11 Temmuz 2008 Cuma

PARAGRAF



PARAGRAFTA ANLAM VE ANLATIM

OKS’de, son yıllarda, Türkçe dersi için “okuduğunu anlama ve yorumlama” anlayışı hakim olmaya başla­mıştır. Sınava giren gençlerimizin daha çok “Türkçeyi kullanma gücü” ölçülmektedir. Bu amaçla, OKS’de paragrafla (parça ile) ilgili olarak 7 – 10 arasında soru gelmektedir. Dolayısıyla, adayın, Türkçe sorularındaki başarısı, büyük ölçüde paragraf sorularındaki başarı­sına bağlıdır. Bu gerçekler göz önüne alındığında, paragraf sorularının önemi daha iyi anlaşılmış olur.

Bu sayımızda, bir paragrafın (parçanın) incelenmesi, anlaşılması, yorumlanması ve anlatılmasında gerekli olan bazı bilgileri ele alacağız. Bu bilgiler, sizin hem okulda hem de OKS’de işinize çok yarayacaktır.

Paragraf bir duygu ve düşünce birimidir. Anlatılmak isteneni ifade için, ilgili cümlelerin bir araya gelmesiyle paragraf oluşur. Paragraf, bir düşünce etrafında, kendi içinde bütünlük oluşturacak şekilde ve ortak bir yargı doğrultusunda oluşturulmalıdır.

Paragrafla ilgili bilgilere geçmeden önce birkaç uyarı vermek istiyoruz:

² Paragraf soruları zor değildir. Sorunun cevabı, parçanın içinde olduğu için, okuduğunu anlayan herkes bu soruları rahatlıkla çözer.

² Paragraf soruları özel bilgi gerektirmez. Bu soru­larda “anlama ve yorumlama” mantığı olduğundan uzun bir döneme ait birikimin test edilmesidir.

² Paragrafta anlatılanlar karşısında tarafsız (nesnel) davranmak gerekir. Kişisel görüşlerimizi ve de­ğer­lendirmelerimizi paragrafa katmamak zorunluluğu vardır. Parçalarda bizim anlayışımız değil, yazarın söylemek istedikleri sorulmaktadır.

² Paragraf sorularında özel işaretlere dikkat etmek gerekir. Soru cümlelerinde altı çizilen ya da tırnak içine alınan kısımlara dikkatle yaklaşmalıyız. “-me, -ma”, “değildir”, “yoktur”, “söylenmez”, “olamaz” gibi ifadeleri gözden kaçırmamalıyız.

² Paragraf sorularını çözmeye, ilk önce, soru kökünü okuyarak başlamak gerekir. Soruyu anladıktan sonra, parçayı bu soru doğrultusunda okumaya ça­lışırız. Bu da bize anlama kolaylığı ve zaman ka­zandırır.

² Paragraf sorularını çözmek fazla zaman gerektir­mez. Türkçede kısa sorulardan arta kalan zamanı, paragraf sorularını çözmek için de kullanabiliriz. Bu tür soruların cevabı genellikle daha kolay olur.

1- Paragrafın Yapısı:

Her yazının, kendisini oluşturan bölümleri olduğu gibi, paragrafın da bölümleri vardır. Paragraflar, rastgele değil, belli bir plan içinde oluşturulur. Her paragrafın düşünce, konu, anlatım bütünlüğü var­dır. Bu unsurlar, paragrafın yapı mantığına göre şekillenir ve yerleştirilir. Bir paragrafta “giriş, ge­lişme ve sonuç” başka bir ifade ile “serim, düğüm ve çözüm” bölümleri bulunmalıdır. Bu bölümlerin belli yerleri vardır. Her bölüm kendine has özellikler taşır. Şimdi bunları kısaca inceleyelim:

a) Giriş (Serim) Bölümü:

Genellikle tek cümleden oluşur. Giriş bölümünün birkaç özelliği şudur:

² Üzerinde söz söylemeye uygundur.

² Paragrafın konusu ve ana düşüncesi hakkında ipuçları verir.

² Giriş bölümüne anlamca ve anlatım bakımından bağlıdır.

² Giriş cümlelerinde, bu cümleden önce bir cümle varmış anlamını veren sözcükler bulunmaz. “Ama, fakat, lakin, ancak, oysa, bunun için, çünkü, bu yüzden, bundan dolayı...” gibi öncekine bağlayıcı ifadedeler kullanılmaz. Örneğin;

² “Kendi tarihimize gereken ilgiyi gösteremiyo­ruz.” cümlesi bir parçanın ilk cümlesi olabilir. Çünkü bu şekilde devam edecek bir yazı, konu­yu ortaya koyduğu gibi, ana düşüncesi hakkında da ipuçları içermektedir. Konuya “kendi tarihimize ilgi” ve ana düşünceye de (parçanın akışını tahmin ederek) “Kendi tarihimize ilgi göstermeliyiz, onu ko­rumalıyız.” diyebiliriz. Ayrıca bu cümle, kendinden önce bir cümlenin, yargının olduğunu da anımsata­cak, belli edecek bir nitelikte değildir; zira bağlayıcı ifadeler de almamıştır. Buna ek olarak;

² “Şiirin üstünlüğü, ondan isteyenin, dilediğince anlam çıkarabilmesidir.”

² “Son yıllarda, müziğimize bunalımın hakim olduğundan yakınıyorlar.”

² “Bu yazımızda, “aile” konusunu işleyeceğiz.” cümlesi bir yargının ilk cümlesi olabilir.

Şimdi de ilk cümle özelliği taşımayan birkaç örnek inceleye­lim. Örneğin;

² “İyi şairlerin bu kurallara bağlı olmadıkları savu­nulur.” cümlesi ilk cümle özelliği taşımaz. Çünkü, “bu kurallar” ifadesi, bu cümleden önce kastedilen kuralları açıklayan bir cümle olduğunu gösterir. Bu cümlenin öncesini okumayan biri, “bu kurallar” sö­zünden hiçbir sonuç çıkaramaz. “Acaba bu kurallar nedir?” İşte, bu cümledeki “bu” sözcüğü, daha ön­cesinde bir cümlenin ya da cümlelerin varlığını açıkça belli ettiğinden bu cümle gelişme veya sonuç bölümüne ait bir cümledir. Buna ek olarak;

² “İşin ilginç yönü de, ülkemizde popüler olan tüm çizgi film kahramanlarının yabancı kökenli oluşudur.”

² “Çünkü alçakgönüllülük ve samimiyet görül­düğü yerde ezilmeye çalışılıyordu.”

² “En güzeli ise, hem başarılı resim yapmak hem de etkili yazmaktır.” cümleleri ise bir parçanın gi­riş cümlesi olma özelliği taşımaz.

L Örnek:

Aşağıdaki cümlelerden bir paragraf oluşturulduğunda hangisi ilk cümle olur?

A) Hatta halk arasında hikaye denilince masal akla gelir.

B) Halk hikayeleri ile masal arasında benzerlikler vardır.

C) Masallar genellikle düz yazı biçimindedir.

D) Halk hikayelerinde ise yazım ve nesir iç içedir.

(1997 – FL/AÖL)

J Çözüm:

Soruda bize giriş cümlesi sorulmaktadır. Hatırlayaca­ğımız gibi giriş cümlesi, “genel yargı taşıyan, konuyu veren” cümledir. Giriş cümlesinde, önceki düşünceye bağlayan bağlayıcı ifadeler bulunmaz. Buna göre A’da “hatta” sözcüğü, B’de “ise” sözcüğü bu cümleleri bir önceki cümlede anlatılanlara bağlamaktadır. O zaman bu iki cümle giriş cümlesi olamaz. C’deki cümlede konuyu eksik vermektedir. Bu cümle ile başlayan bir yazı, konunun sadece cümle ile başlayan bir yazı, konunun sadece “masallar” olduğunu ifade eder. Konu “Hikaye ve masalın benzer yönleridir.” Ondan sonraki cümlede “halk hikayeleri” çıkınca anlatım bozuk olur. O zaman, konuyu tam olarak ortaya koyan cümle B’deki cümle olduğundan giriş cümlesi bu olur.

Cevap B’dir.

b) Gelişme (Düğüm) Bölümü:

Genellikle iki veya daha fazla cümleden oluşur. Gi­riş cümlesinde belirlenen konu, bu kısımda, açıkla­nır, örneklendirilir. Konuyla ilgili karşılaştırmalar ya­pılır. Ana fikir bu bölümde güçlendirilir ve iyice be­lirginleştirilir. Diğer özellikleri şunlardır:

² Anlatım yollarından yararlanılır.

² Parçanın en uzun bölümüdür.

² Ana fikir bu bölüme serpiştirilir.

² Yardımcı düşünceler bu bölümde yer alır. Örne­ğin;

² “Bugün içinde bulunduğumuz boşluk maziyi iyi tanıyamayışımızdan kaynaklanmaktadır. Bu iti­barla, bizden öncelerinin neler düşündüklerini, yazdıklarını okumak, okutmak, tartışmak zorun­dayız”

Bu paragrafta ikinci cümle gelişme bölümünün bir cümlesidir. “Bu” bağlayıcı sözüyle önceki cümleye bağlanmıştır. Zira, gelişme cümleleri böyle bağla­yıcı sözler alabilirler. Bunun yanında birinci cüm­lede verilen “maziyi iyi tanımak” konusunu birazda açmakta, genişletmektedir. Bu bölümde, ana dü­şünce olan “maziyi yeterince tanımanın gerekliliği” hissedilmektedir. Buna ek olarak;

² “Oysa, sanat adamlarından bu tarafsızlık bek­lenmez.”

² “Hayatı sever, güzelliği de, şan ve şerefi de, sağlığı da sever.”

² “Eskilerden yalnız iki üç kişinin bu işi denedi­ğini söylerler.”

c) Sonuç (Çözüm) Bölümü:

Gelişme bölümünde anlatılan olay, düşünce ya da duygular bir sonuca bağlanır. Yazar, bu bölümde kendi mesajını açıkça okuyucusuna sunar. Diğer özelliklere gelince;

² Toparlanma bölümü olduğu için, “öyleyse, demek ki, şu halde..” gibi ifadelerle başlayabilir.

² Kapsamlı bir yargı olduğu için giriş cümlesine ben­zer.

² Bu bölüm, giriş bölümü gibi olduğundan ana fikre en yakın bölümdür. Ana düşünce sorularında bu kısım dikkatle okunmalıdır. Örneğin;

² “Yine de onların kendisi için karanlıkta bir tür mumu ışığı olduğunu söylerdi.” Bu cümle, anla­tılanlar çerçevesinde önceki yargıları benzetme ile tamamlamış, toparlamıştır. “Mum ışığı olmak” ifa­desi “yol göstermek, fikir vermek” anlamında par­çayla ilgili olarak ana fikri ortaya koymaktadır.

² “Bu bakımdan günlükler, anılara göre daha inandırıcıdır.”

² “Yoksa, dil ve ölçü bakımından, uyak yönünden böyle bir yakınlığı söz konusu değildir.”

² “Bu da beni sürekli çeviri yapmaya zorluyor.”

MParagrafın sonuç bölümüyle ilgili olarak “paragraf tamamlama” soru tipleri sınavlarda karşımıza çıkmak­tadır.

L Örnek:

Özgür insan kitapların ürünüdür. İnsanlar kitapları nasıl yaratıyorlarsa, kitaplar da insanları öyle yaratır. Onun içindir ki, özgürlükten korkanlar, kitaplardan da korkar­lar. Beğenmedikleri, kişisel nedenlerle hoşlanmadıkları düşünceleri ortadan kaldırmaya çalışırlar...

Aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cüm­lesi olabilir?

A) Bu nedenle düşünce daha hızlı gelişmiştir.

B) Ama bilmezler ki kitaplara düşmanlık, insanlara düşmanlıktır.

C) Çünkü insanlar hoşlanmadıkları şeylere ilgi duymaz­lar.

D) Böylelerinin okumadıkları kitap, bilmedikleri dü­şünce sistemi yoktur.

(1998 – LGS)

J Çözüm:

Soruda paragrafın sonuna getirilecek en uygun cümle sorulmaktadır. Buna “sonuç cümlesi” ya da “paragraf tamamlama” diyebiliriz. Bu tip sorularda sonuç cümle­sinin özellikleri göz önüne alınıp, soru öyle çözülmeli­dir. Önceden de ifade edildiği gibi paragraftaki cümleler arasında bir paralellik olmak zorundadır. Bu paragrafın ilk cümleleri “insan ve kitap” konusunu anlatmaktadır. “İnsanın özgürlüğü” kitaplara bağlanmıştır. Ayrıca, kitabın insanı, insanın da kitabı yarattığı ifade edilmiş­tir. Buna göre kitapla insan aynı iki unsur gibi verilmiş­tir. Özgürlükten korkan insanların kitaplardan korktuk­ları ve bu düşünceleri ifade eden kitapları da yok et­meye çalış­tıkları belirtilmektedir. İnsanla kitap etkileşim içinde olduğundan dolayı, kitaba yapılan düşmanlık insana yapılmış demektir. Dolayısıyla, düşünce akışı, B’deki cümle ile toparlanır ve sonuca bağlanır. Diğer cümleler paragrafın tamamıyla gerçek anlamda tam ilişkili değil­dir.

Cevap B’dir.

MParagrafın bölümleriyle ilgili olarak gelecek bir diğer soru tipi de “paragraf oluşturma”dır.

Bu soru tipi ile ilgili örneğe geçmeden önce, çözümde işi­mize yarayacak bir noktaya değinelim.

² Paragraf oluşturma sorularında verilen cümlelerin tamamı okunmalıdır.

² Bir fikir veriliyorsa, bu fikrin mantık sırasına dikkat edilmelidir.

² Giriş, gelişme, sonuç cümlelerinin özelliklerini hatır­larsak, bu özellikleri taşıyan cümleler sıralanmalı­dır.

² Bu tip sorular seçeneklerden hareketle de çözülebi­lir. Şimdi sınavda çıkmış bir soru üzerinde konuyu pratikleştirelim.

L Örnek:

1- Bu hayallerle oyalanırken parka geldiğimi fark ettim.

2- Sisli bir güz sabahı evden çıktım.

3- Yol boyunca yaz günlerinin sere serpeliği geçti aklımdan.

4- Parktaki güvercinler sanki yaza özlem şarkısı söylü­yordu.

Yukarıdaki cümlelerle bir paragraf oluşturuldu­ğunda sıralama nasıl olur?

A) 2 – 3 – 1 – 4 B) 3 – 1 – 2 – 4

C) 4 – 3 – 2 – 1 D) 1 – 2 – 3 – 4

(1997 – DYP)

J Çözüm:

Cümlelerin hepsi okunduğunda, evden çıkan birinin karşılaştığı olayları veya durumları öykü mantığı biçi­minde sırasıyla anlattığı anlaşılır. O zaman bu öykünün başlangıcını ve olayların akış sırasını belirlemek gere­kir. Buna göre ilk cümle 2. cümledir. 3. cümle, yaz günleriyle ilgili bir halden bahsetmektedir ve evden çıktıktan sonraki yol boyunca yürüme anlatılmaktadır. 1. cümlede “bu hayallerle” başlar ve ikinci cümleden sonra gelir. Sonunda ise parka ulaşılmıştır ve oradaki göz­lemler anlatılmaktadır. Zaten şıklara bakınca, 2. cümle ile başlayanın sadece A olduğunu görürüz. O zaman paragraf sırasıyla 2 – 3 – 1 – 4 şeklinde olmalıdır.

Cevap A’dır.

1- Hiç olmadık bir zamanda tahammül gücümü zorlayan, içimi geren bu kuşatıcı sesin gitmesini sabırla bekledim.

2- Çığırtkan öfkeler saçarak sanki dağları yara yara gelen bir motosiklet, çatal kapının önünde durdu.

3- O mavi sessizliği dayanılmaz esmer bir gürültüyle kirletip duruyordu.

4- Yayla evimizde, gölgesi balkona dökülen ceviz ağacının altındaki yazı masama henüz oturmuştum.

5- Ama gitmedi.

Yukarıdaki cümlelerde anlamlı bir paragraf oluşturmak için sıralama nasıl olmalıdır?

A) 1 -5 – 4 – 3 - 2

B) 2 - 3 – 4 – 5 – 1

C) 4 – 2 – 1 – 5 – 3

D) 3 – 5 – 2 – 1 – 4

(2006/OKS)

Cevap C’dir.

2- Paragrafta Konu

Paragrafta ele alınan düşünce, olay ya da durumlar paragrafın konusudur. Konuyu bulmak için “Parag­rafta neyden söz ediliyor?” sorusu sorulabilir. Ko­nuyu belirlemek, ana düşüncenin belirlenmesi için ilk aşamadır. Ele alınan konudan çıkarılacak sonuç ya da amaç ana düşünceyi verir. Konu, çıkarılan sonuç ve amaç değildir.

L Örnek:

Sel gibi akan kalabalık. Telaşlı bir yığın insan. Hepsi de adeta koşuyor. Otobüsler, tramvaylar, dolmuşlar aynı kalabalığın uzantısı. Ağzını açıp tek kelime konu­şacak birini bulamadan karışıyor kalabalığa. Bu hen­game içinde eve bitkin dönüyor. Konuşma yeteneğini kaybettiğinden şüphe ederek duvarlara bir şeyler söy­lemek istiyor. Ama hiçbir şey söylemiyor.

Bu paragrafın konusu aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gürültü ve kalabalığın insanı yorduğu

B) Büyük kentte yalnız yaşamın zorluğu

C) Yorgunluğun çalışma isteğini kırdığı

D) Aşırı kalabalığın işsizliğe yol açtığı

(1998 – ÖO)

J Çözüm:

Paragrafın konusu paragrafta ele alıp işlenen olay ya da durumdur. Yazar, şehirde yaşamanın bir yönünü konu edinmiş. Bu yön, şehirde yaşayan insanların, daha da özelleştirirse, yalnız yaşayan insanların yaşa­dıkları zorluklar ve sıkıntılardır. Kalabalık, telaş, gürültü ve bu­nun yanında kimseyle konuşmayan, konuşmayı unuta­cak dereceye gelen yalnız insanın görüntüsü konu edi­nilmiştir. Bu, B seçeneğinde vardır. A’da ise, sadece gürültü ve kalabalığın insanı yorduğundan bahsedil­miştir. Yalnızlıktan bahsedilmemiştir. B’deki ifade ise A’da verileni zaten kapsa­maktadır.

Cevap B’dir.

3- Düşüncenin Akışını Bozan Cümle:

Bir paragrafta aynı düşünce ve aynı konu anlatılır. Paragrafı oluşturan cümleler bu konu etrafında örgülenir. Bazen, bir cümle paragrafta bahsedilen konunun dışına çıkabilir ya da aynı konunun farklı yönünü anlatabilir. İşte bu cümle, paragrafın anlam bütünlüğünü, başka bir ifadeyle, paragrafın anlatım akışını bozan cümledir.

Anlam bütünlüğünü ya da anlatımın akışını bozan cümle sorulurken, bu cümlenin tespiti istenmekte­dir. Bu soruların çözümünde, öncelikle, cümlelerin neyi anlattığını belirlemek gerekir. Bu belirlemede anlatı­lanlardan farklı olan cümle anlam bütünlü­ğünü bozan cümledir.

L Örnek:

(1) Çalışan insanın dinlenmesi gerekir. (2) Çok çalı­şan iyi dinlenir. (3) Çünkü yorgun ve dinlenme ihtiyacı olan bir adam, hiçbir yararlı iş yapamaz. (4) Uykusuz geçir­diğimiz bir geceden sonra, beynimizin neredeyse ça­lışmayı reddettiği o korkunç sabahları hepimiz biliriz.

Paragrafın bütünlüğüne uymayan cümle hangisi­dir?

A) 1 B) 2 C) 3 D) 4

(1998 – LGS)

J Çözüm:

İlk önce cümlelerin neyden bahsettiğini bulmamız gerekir. 1., 3. ve 4. cümle “çok çalışan insanın dinlen­mesi gerektiğinden ve dinlenmeyen insanların verimli çalışamayacağından” bahsetmektedir. 2. cümle ise, çok çalışan insanların iyi dinlenebileceğinden bahse­derken konu değişmiştir.

Cevap B’dir.

L Örnek:

(1) Akılcılıkla bilim ve teknoloji arasında sıkı bir ilişki vardır. (2) Bunlar birbirinin bütünleyicisidir. (3) Bu değişme ve gelişmelere ayak uydurmak gerekir. (4) Akılcılığın olmadığı yerde bilim ve teknolojiden, bilim ve teknolojinin olmadığı yerde de akılcılıktan söz edilemez. (5) Olaylara akılcılıkla yaklaşmayan, bilim ve teknolojiye sırt çeviren toplumlar hiçbir zaman ilerleyemez.

Paragrafın akışını bozan cümle aşağıdakilerden hangisidir?

A) 2 B) 3 C) 4 D) 5

(2006/OKS)

Cevap B’dir.

4- Paragrafta Başlık

Paragrafta tek bir konunun ve düşüncenin oldu­ğunu biliyoruz. Bunun yanında, paragrafın makale, deneme gibi büyük bir yazının küçültülmüş biçimi olduğunu da söyledik. Nasıl büyük yazıların başlığı olursa, pa­ragrafların da başlığı olur.

Paragrafın başlığı konuyu en iyi şekilde yansıtan bir veya birkaç sözcük olabilir. Başlık belirlenirken, başlık olan sözcük veya sözcüklerin konuyu eksik­siz kapsa­masına dikkat edilmelidir. Konunun bir kısmını yansıtan başlıklar uygun olmaz.

L Örnek:

Bir şair, başkalarının şiirlerinde geçen kelimeleri kulla­nabilir. Bunun gibi o şiirlerin konularını, temalarını, düşüncelerini yeniden işleyebilir. Ama bu özellik onu “taklitçi” veya “değersiz” saymayı gerektirmez. Yeter ki o bu kullanış ve işleyişte başkalarından ayrılabilsin. Başkalarından aldıklarına, etkilenmelerine kendi kişili­ğinin damgasını basabilsin. Kısacası şiirinde bir kişilik gösterebilsin.

Bu paragrafta en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?

A) Eskimeyen Şiir B) Şiirde Öz ve Biçim

C) Yenilikçi Şair D) Şair ve Özgünlük

J Çözüm:

Parçada, şairden ve şairin şiir yazış biçiminden bah­se­dilmektedir. O zaman, başlık bunları tam olarak karşı­lamalıdır. “.... bu kullanış ve işleyişte başkalarından ayrılabilsin.” ifadesi şairin şiir yazmada özgün olması gerektiğini anlatmaktadır. O zaman, bunları kapsayan en güzel başlık “Şair ve Özgünlük” olur. Özgünlük; “farklı olma, kendine ait olma” anlamındadır.

Cevap D’dir.

5- Paragrafta Ana Düşünce

Ana düşünce, yazarın okuyucuya iletmek istediği me­­sajdır; kendisinin inandığı, okuyucusunun da inan­ma­sını istediği düşüncedir.

Ana düşünce, genellikle, paragrafın başında veya sonunda yazar tarafından tek bir cümle ile açıkça ifade edilir. Bazen de, böyle açıkça verilmez, pa­ragrafın içine serpiştirilmiştir. Bu durumda da, oku­yucu parag­rafın tamamını okur ve paragrafın vermek istediği genel ve en önemli yargıyı çıkarır.

Ana düşünce, çoğunlukla “konu” ile karıştırılır. Ana düşüncesi sorulan paragrafların ana düşünce diye konusu bulunur. Konu, paragrafta işlenen her­hangi bir olay ya da durumdur. Ana düşünce ise, bu konunun işlenme amacıdır. Yani yazar o konuyu işleyerek, oku­runa bir mesaj vermek ister. Zira, aynı konuyu işleyen birçok yazar, aynı konudan farklı mesajlar ve düşün­celer iletebilir.

L Örnek:

Şimdi bir heykeltıraş düşününüz. Gevşek ve çürük bir zemin üzerinde güzel, mükemmel bir heykel yapmak­tadır. Bu heykeli bir an için herkes beğenebilir. Fakat zemin çürük olduğundan bu heykel yaşayamaz. Harç­larla ne kadar kuvvetli dayanarak yapılırsa yapılsın yıkılır. Çünkü zemin gevşektir.

Bu parçada vurgulanan temel düşünce aşağıdaki­lerden hangisidir?

A) Önemli eserlerde kaliteli malzeme kullanmak gere­kir.

B) Önemli işler bazı zararları göze almayı gerektirir.

C) Bir eserin kalıcılığı mükemmel olmasına bağlıdır.

D) Her iş öncelikle sağlam bir temele dayanmalıdır.

(1999 – LGS)

J Çözüm:

Soruda ana düşünce sorulmaktadır. Parçanın en temel düşüncesi, parçada anlatılmak istenen, okura verilmek istenen en önemli ve kapsamlı yargıdır. Parçanın yazı­lış amacını oluşturan düşüncedir. Bu parçada, heykeltı­raş örneği vesilesiyle, bir işin sağlam temeller üzerine oturtulması gereği anlatılmaktadır. Zemin, temeller sağlam olmadıkça yapılan işlerin kısa sürede yıkılacağı anlatılmıştır. Burada ön planda olan heykeltıraş ya da heykel değil; işin sağlamlığıdır. Bu örnek ile düşünce somutlaştırılmıştır. Bu düşünceyi veren seçenek D seçeneğidir.

Cevap D’dir.

L Örnek:

Firuzan’ın hikayelerindeki en belirgin özellik, hikayeyi okuyup bitirdikten sonra kahramanların sözlerinden çok görünüşleriyle, davranışlarıyla, tutkularıyla, vazgeçemedikleri alışkanlıklarıyla hafızalarda capcanlı kalmalarıdır.

Parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kahramanların hikayelerde başarılı bir biçimde yansıtıldığı

B) Füruzan’ın iyi bir hikaye yazarı olduğu

C) Hikayelerdeki kahramanların belirgin özelliklere sahip olduğu

D) Füruzan’ın hikayelerindeki kahramanların sevildiği

(2006/OKS)

Cevap A’dır.

L Örnek:

Yazın alanında uğraş veren insanlar, sözleri ve yazıla­rıyla dile değer kazandırırlar. Bu işi, dile yenilikle getir­mekten çok, onun gücünü artırarak yaparlar. Dildeki sözcükleri işlerler, anlamlarını sağlamlaştırıp, derinleş­tirirler, onlara alışılmamış tat verirler.

Paragrafta aşağıdakilerden hangisi vurgulanmıştır?

A) Dilin en güzel örnekleri edebi eserlerdir.

B) Dil, sürekli olarak gelişir ve değişir.

C) Herkes dili aynı güzellikte kullanamaz.

D) Dilin en büyük ustaları yazarlardır.

(2000 – LGS)

L Örnek:

Yeni şiir, eski şiirin büyük heyecanlarının, önemli konularının yanı başında yer alan küçük, sıradan insanları anlatmaktaydı. Ama yeni şiir yayılıp pek çok kimse tarafından tutulunca iş değişti. Genç okuryazarlar hatta bu işle uğraşanlar sandılar ki şiir yalnız olayların gelişigüzel bir dille anlatılmasıyla oluşur. Böylece bu basitlik şiirin tarifi oldu.

Paragrafta aşağıdakilerden hangisinden yakınılmamıştır?

A) Yeni şiirin yanlış anlaşılmasından

B) Yeni şiirin sıradan olayları anlatmasından

C) Genç okuryazarların şiire yaklaşmlarından

D) Yeni şiirin dilindeki özensizlikten

(2006/OKS)

Cevap B’dir.

J Çözüm:

Paragrafta, yazın (edebiyat) alanında uğraş verenlerin yani yazarların dile yaptıkları katkılar anlatılmaktadır. Bu katkılar, dilin güzelleşmesi, sözcüklere yeni anlam­lar kazandırılması, dilin en güzel örneklerinin verilmesi­dir. Bunu yapanların dilin büyük ustaları olduğu anla­tılmıştır.

Cevap D’dir.

6- Paragrafta Yardımcı Düşünceler:

Paragrafta bir konu ve bu konu aracığı ile okura ve­rilen bir mesaj (ana düşünce) olduğunu söylemiştik. Bunun yanında, bir paragrafta, ana düşüncenin daha da net­leşmesi ve açıklanması için yardımcı düşünceler bulu­nur. Yardımcı düşünceler ana dü­şünceyi açıklayan ve destekleyen ikinci derece önemli düşüncelerdir. Bir paragrafta bir tane dü­şünce bulunurken, birden fazla yardımcı düşünce bulunabilir. Şimdi bir soru üzerinde konuyu somut­laştıralım.

L Örnek:

Toplum içinde yaşayan insan, onun meseleleri üzerine düşünmeden edemez. Bu, aynı zamanda kendi varlığı üzerine de düşünmek demektir. Çünkü fert dil, terbiye, bilgi ve kültürünü topluma yani milletine borçludur.

Paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Bireyin toplum sorunlarıyla ilgilenmek zorunda olduğu

B) Kişi ve toplum sorunlarının iç içe olduğu

C) Toplumun bireyi her yönden etkilediği

D) Bireysel yeteneklerin toplumsal gelişmeye bağlı olduğu

(1998 – ML)

J Çözüm:

“.... çıkarılamaz” soru kökü, paragrafın yardımcı dü­şüncelerini ilgilendirmektedir. Seçeneklere sırasıyla bakarsak; A’da, bireyin toplum sorunlarıyla ilgilenmesi gerektiği söylenmiştir. Paragrafın ilk cümlesi “.... onun meseleleri üzerinde düşünmeden edemez” bu düşün­ceyi verir. B’de, kişi ve toplum sorununun iç içe olduğu ifade edilmiştir. Yine paragrafın ikinci cümlesi “Bu aynı zamanda kendi varlığı üzerinde de düşünmek....” bunu verir. Zaten ikinci cümledeki “bu” sözcüğü bir önceki cümlede bulunan “toplum meselesi” ifadesini anlat­maktadır. C’de toplumun bireyi her yönden etkilediği anlatılmıştır. Bu da, paragrafın son cümlesinde açıkça verilmiştir. Dilini, kültürünü ve bilgisini milletinden, toplumundan alan insan toplumdan etkileniyor demek­tir. D’deki düşünce ise paragrafta yoktur. Yeteneklerin gelişmesi ve buna toplumun etkisi ya da yeteneklerin gelişmesi toplumun gelişmesine bağlıdır, ifadesi parag­rafta yer almamaktadır.

Cevap D’dir.

L Örnek:

İçimden hep iyilik geliyor

Yaşadığımız dünyayı seviyorum

Kin tutmak benim harcım değil

Çektiğim bütün sıkıntıları unuttum

Parasız pulsuzum ne çıkar

Gelecek güzel günlere inanıyorum

Necati CUMALI

Dizelerden şairle ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

E) Kendisiyle barışık olduğu

F) Umutlu olduğu

G) Pişman olduğu

H) Açık yürekli olduğu

(2005/OKS)

Cevap C’dir.

L Örnek:

Gel bakma kimseye hor,

Halkı yorma kendin yor.

Yıkmak için çok düşün,

Yıkmak kolay, yapmak zor.

Bu dörtlükten aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Alçakgönüllü olma

B) Bir şey yapmadan önce iyi ölçüp biçme

C) Özverili davranışlar içinde olma

D) Başkalarıyla işbirliği içinde çalışma

(2000 – LGS)

J Çözüm:

A’daki düşünce, “alçakgönüllü olma”, ilk dizeden çıkarı­labilir. Kimseye hor bakmayan, alçakgönüllü demektir. “Hor bakmak”, “küçümsemek” anlamındadır. B’deki düşünce, “bir şey yapmadan önce iyi ölçüp biçmek” üçüncü dizeden çıkabilir. Yıkmak da bir iş yapmaktır, böyle bir iş yapılırken ölçüp biçmek gerekmektedir. C’deki düşünce, “özverili davranışlar içinde olma”, ikinci dize­den çıkarılabilir. Başkalarını, halkı yorma­mak; kendini yormak, çok ça­lışmak; özverili davranmak demektir. D’deki düşünce, “başkalarıyla işbirliği içinde olma”, şiirde yer almamıştır.

Cevap D’dir.

L Örnek:

“Ben kendimi şair sanarak değil, şair olmanın gereğine inanarak ve şiirin gereğini yerine getirmek için bu alanda sıkı ve düzenli bir çalışma yürütebileceğini kabul ederek işe başladım.” diyen bir kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) İnandığı şeylerin peşinden gittiği

B) Sorumluluk sahibi olduğu

C) Disiplinli çalışmaya karar verdiği

D) Başarılı bir şair olduğu

(2006/OKS)

Cevap D’dir.

Şiirde Tema (Ana Duygu):

Dilimizde çok kullanılan, birbiriyle iç içe olan ve bir­birlerini tamamlayan iki kavram vardır: “Düşünce ve duygu.”

Düşünce; “düşünmek, fikir, bir konu hakkında ve­rilen hüküm, varılan karar....” gibi anlamlar taşı­maktadır. Duygu ise; “duyulan, hissedilen his” an­lamındadır. Bir düşünce; duygu, bir duygu da dü­şünce içerebilir. Bu benzerlikler yanında, iki kavram arasında, farklılıklar da vardır.

Düşünce, daha çok akılla ilgiliyken; duygu, daha çok kalple ilgilidir. Bazen duygu düşüncenin (aklın) önüne geçer, bazen de düşünce duygu (kalbin) önüne geçer.

Düşünce; düz yazıda, fikir yazılarında ön planda olur; duygu şiirde ön plandadır. Sonuç olarak şunu diyebiliriz: “Şiirde hakim olan duyguya tema denir.” Zaten şiirlerde fikirler duygu ile yoğunlaştırılarak verilir. Bu yönüyle şiirler daha yoğun ve etkileyici­dir. Başka bir ifadeyle, “Düz yazıda vurgulanan ana düşünce, şiirde vurgulanan ana duygudur (temadır).” Şiirin konusu ile şiirin teması, duygu esasına da­yandığı için, aynıdır.

L Örnek:

Burda güneş

Orda yağmur

Güneşte de güzel dünya

Yağmurda da

Şükürler olsun Tanrım

Şükürler olsun sana

Verdiğin hayat pırıl pırıl

Şiirin teması nedir?

A) Doğa sevgisi B) Mutluluk özlemi

C) Tanrı sevgisi D) Yaşama sevinci

(1998 – DYP)

J Çözüm:

Şiirde tema, şiirde anlatılan temel duygudur. Buna göre, şair dünyadaki yaşamı güneşte de yağmurda da hep güzel görüyor. Yaşamın pırıl pırıl olduğunu ifade ediyor. Yani, şair yaşama sevinci ile dolu. Şiirde anla­tılan, şiire hakim duygu, yaşama sevincidir.

Cevap D’dir.

L Örnek:

Selam Türkiye!...

Acısını canımda

Sevincini kanımda duyduğum,

Kara ekmeğim, billur suyum!

Hasretim, özlemim, bereketim,

Selam canımdan aziz bildiğim memleketim!

Şiire hakim olan duygu aşağıdakilerden hangisi­dir?

A) Sevgi B) Sevinç C) Özlem D) Ümit

(1998 – LGS)

J Çözüm:

Şiirde, Türkiye’ye duyulan sevgi dile getirilmiştir. Şair, ülkesini çok sevdiğini değişik şekillerde ifade etmiştir. Hasret, özlem, bereket, acı, sevinç...gibi duyguların tamamı ülkeyi anlatmaktadır. Ülkesini bu duygularla bağdaştıran şair, ülkesini çok seviyor demektir. Şiirde yoğun bir sevgi anlatılmaktadır.

Cevap A’dır.

PARAGRAFTA ANLATIM BİÇİMLERİ

Her paragrafın bir konu etrafında, bir düşünceyi açık­lığa kavuşturma ve okura ulaştırma amacı vardır. Ya­zar, bu amacını gerçekleştirmek için, paragrafın konu­suna ve amacına, (ana düşüncesine) uygun bir anla­tım tekniği, biçimi sergiler. Buradaki hedef, düşünceyi en kısa ve en etkileyici biçimde okura ulaştırmaktır. İşte bunlara paragrafta anlatım teknikleri ya da anlatım biçimleri denir.

Her yazının farklı amacı olur. İşte değişen amaca göre, paragrafa uygun anlatım biçimleri tercih edilir. Kullanı­lan dört temel anlatım biçimi vardır: Açıklama, tartışma, öyküleme, betimleme.

1- Açıklama:

Bir konu hakkında bilgi verme ve ayrıntılı anlatma biçimidir. Açıklayıcı anlatımda, öğreticilik esastır. Yazar okuyucuyu aydınlatma amacı güder. Nesnel bir anlatım tercih edilir. Açık, anlaşılır, sade bir dil ve üslup vardır. Örneğin;

² “Bir milletin geçmişten gelen ortak değerlerini saklayan yazı dilidir. Bu yazı dili sayesinde, geçmişte düşünen insanlar gibi düşünebiliriz. Yazı dili, uzun bir dönem içinde olgunlaşır. Yazı dili, bir milletin anlaşabileceği en genel dildir. Orada, toplumun hemen her kesiminden bir parça bulabilirsiniz. Yaşananlar, onun saye­sinde tek bir anlayışla kaydedilebilir.”

Bu paragraf, “yazı dili” hakkında bilgi vermektedir. Açık bir dil ve üslup kullanılmıştır. Ön planda olan öğreticiliktir.

2- Tartışma:

Yazarın, kendi düşüncesini ispatlama, doğrulama ve kendince yanlış kabul ettiği bir düşünceyi çü­rütme amacıyla kullandığı anlatım biçimidir. Bu teknikte, genellikle eleştirilecek düşünce önce veri­lir. Tartışma yazılarında her zaman iki görüş vardır. Yazar kendi görüşünü sağlamlaştırmak için kanıt­lama yoluna gider. Bunun yanında kabul etmediği görüşü çürütmek için delillerden faydalanır. Tanın­mış insanların görüşlerini ve bilimsel verileri kulla­narak amacını gerçekleştirmeye çalışır. “Oysa, çünkü, ne var ki...” gibi karşıtlık ve ge­rekçe bildiren sözcükler kullanılır. Örneğin;

² “Doğru. Tohum bir ağaçtan daha az mükemmel değildir. Minicik bir bebek, yetişkinden daha az mükemmel değildir. Kendisi zaten mükemmel­dir. Henüz hiçbir şey yapamaması bebeği daha az mükemmel kılmaz. Çocuk hatalar yapar, ayağa kalkar, düşer. Yine ayağa kalkar, biraz dengesiz olsa da annesinin bacağına yapışsa da. Bu, çocuğu daha az mükemmel mi yapar?”

Bu paragraf, sohbet havası içinde bir tartışmayı gündeme getirmiş. “Mükemmellik” olayını örnek­lerle, karşılaştırmalarla ve soru sorarak tartışmak­tadır.

3- Öyküleme (Hikaye Etme):

Belli bir zaman dilimindeki olayların anlatıldığı du­rum­larda kullanılan biçimdir. Öykülemede kesinlikle bir olay olmalıdır. Bu biçimde, yer, zaman, kişiler ve bu üçlü etrafında yaşanan bir olay vardır. Bu biçimi kul­lanmadaki amaç, okura istenilen bazı şeyleri ya­şat­maktır. Olay ya kahramanların ya da başkaları­nın ağzından anlatılır. Bazı öykülemelerde açık­lama, bilgi verme ön plandadır. Özellikle tarih bilgi­leri bu türün içine girer. Bazı öykülemelerde de sa­natsal yön ağır basar. Hikaye, roman gibi türler buna örnektir. Ör­neğin;

² “Adalarda oturanlar, akşamüzeri iskeleye çıkıp, gelenleri karşılar, gidenleri uğurlar. Gençler ar­kadaşlarıyla buluşur. Yaşlılar çay bahçesinde aralarında söyleşirler. Saat dokuza gelince, herkes evine dönmüş sofraya oturmuş olur. Adalara gezmeye gelen birkaç kişi dışında kim­seleri görmezsiniz ortalıkta.”

Bu paragrafta, günlük yapılan işler açıklanmış ve bunlar bir olay mantığı içinde aktarılmıştır. Bir nevi bir hikayeden alınan bir kesit niteliğindedir. Par­çada olaylar, kişiler, yer ve zaman unsurları kulla­nılmıştır.

4- Betimleme (Tasvir Etme):

Varlık, olay ve durumlarla ilgili izlenimleri veya dü­şünülenleri okuyucunun zihninde canlandıracak bi­çimde anlatma biçimidir. Başka bir tabirle “söz­cüklerle resim yapma”dır. Bu biçimde tanıtma ve canlandırma ön plandadır. Böylelikle anlatılanlara duyular katılmış olur. Betimlemede renk, biçim un­surları ön plandadır.

Betimlemeler bazen insanın iç alemiyle ilgili olur. Bir insanın ruhsal durumunu ve sezgisini anlatabilir. Bu betimlemelerde görsellikten daha çok his ve sezgi ağır basar. Buna “ruhsal betimleme” denir.

İnsanın dış görünüşünü, maddi yönünü ifade eden be­timlemeler de vardır. Bu betimlemelerde de fizik­sel görünüş ön plandadır. Buna da “fiziksel betim­leme” denir. Örneğin;

² “Çocuk, bir akasya ağacının altına yüzükoyun uzanmış gökyüzünü izlemekteydi. Ayaklarını yukarı kaldırmış bir ileri bir geri sallıyordu. Ağ­zının kenarında bir ot çiğniyordu. Sırtında yırtık keten bir gömlek, bacağında ezilmiş yeşil ot ko­kan bir pantolon vardı. Başını bizden yana dön­dürüp uykulu gözlerle baktı. Ağzındaki otu du­dağının öbür yanına itip gözlerini kapadı.”

Bahsedilen çocuk, fiziksel yönleriyle, dış görünü­şüyle ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Zihnimizde çocu­ğun du­rumu ve hareketleri hemen canlanmaktadır. İşte bu karakterdeki yazılar betimleme biçimine ör­nektir.

Betimleme ile öyküleme çoğu zaman iç içe verilir. Bir metnin anlatım biçimi yazının amacına uygun olduğun­dan, yandaki yazılış amacına dikkat edile­rek anlatım biçimi belirlenmelidir. Öyküde olay ve zaman ön plan­dayken, betimlemede tasvir, ayrıntılı anlatma ön plan­dadır. Şimdi çıkmış sorular üzerin konuyu işlemeye devam edelim.

L Örnek:

Yeşil dağlar arasında Manisa, akşamları susar, ince rüzgarla dağılan ezan seslerinden sonra belde, derin bir sessizliğe dalar, karanlık basınca yamaçtaki evlerde cılız gaz lambalarının titrek ışıkları görülür.

Bu parçada, aşağıdaki anlatım biçimlerinden han­gisi kullanılmıştır?

A) Öyküleyici B) Betimsel

C) Açıklamalı D) Karşılaştırmalı

(1998 – LGS)

J Çözüm:

Parçada Manisa şehri tanıtılmaya, ayrıntılı özellikleriyle anlatılmaya çalışılmıştır. Yeşil dağlar arasında oluşu, akşamları sakinleşmesi, rüzgarda ezan sesleri, karan­lıkla yamaçlarda ışıkların yanması gibi görsel ayrın­tılarla okurun zihninde bir canlandırma yoluna gidilmiş­tir. Bu tür anlatım biçimlerine betimleme (tasvir) anla­tım biçimi denir.

Cevap B’dir.

L Örnek:

Aşağıdakilerden hangisi bir anlatım yolu değildir?

A) Hikaye etme (öyküleme)

B) Tasvir etme (betimleme)

C) Örnekleme

D) İnceleme

(1998 – ML)

J Çözüm:

Hikaye etme; bir durumu veya olayı hikaye mantığı içinde yer, zaman ve kişiler üçgeninde anlatan biçim­dir. Tasvir etme; kelimelerle resim yapma, ayrıntılı anlatma biçimidir. Örnekleme; konunun netleşmesi için konuyla ilgili örneklerin verildiği anlatım tekniğidir. Bu üç başlık birer anlatım tekniği olarak kullanılır. İnce­leme, bir anlatım biçimi değildir. Bir yazı türüdür. Ro­man, hikaye, deneme gibi yazı türlerinden birisidir. İnceleme yazılarında da örnekleme, alıntı yapma gibi anlatım teknikleri kullanılabilir.

Cevap D’dir.

Düşünceyi Geliştirme Yolları

Temelde dört tane anlatım biçim olduğunu söylemiştik. Düşünceyi geliştirme yolları da bir anlatım tekniğidir. Bunlar, temelde dört biçimi olan anlatım tekniklerinin daha da iyi uygulanabilmesi için kullanılan dar kap­samlı biçimlerdir. Bir anlatım biçimi içinde birkaç tane düşünceyi geliştirme yolu kullanılabilir

1- Tanımlama:

Bir varlığı, kavramı çeşitli nitelikleriyle belirleme ta­nımlamadır. Bir paragrafta bir tanım cümlesi varsa o paragrafta tanımlama kullanılmış demektir. Ta­nımlama daha çok açıklama ve tartışma anlatım bi­çimleriyle birlikte kullanılır. Örneğin;

² “İyi bir yazıda canlılık, özlülük ve denge gibi nitelikler bulunmalıdır. Canlılık, anlatımın hare­ketli olması, konunun gözler önüne serilmişçe­sine özellik taşımasıdır. Özlülük, söz ve yazının az sözcükle isteneni verebilmesidir. Denge ise, yazının ya da sözün tümündeki ögelerin, ana fikrin çevresinde orantılı olarak bulunmasıdır.”

Bu paragrafta, canlılık, özlülük ve denge tanımlan­mıştır. Parçada tanımlama yapılmış demektir.

2- Karşılaştırma:

İki farklı düşünce, kavram veya durumun kıyaslan­ması­dır. Karşılaştırmada iki öge benzer ya da farklı yönle­riyle kıyaslanır. Bu tekniği kullanmadaki amaç, kastımızın iyice anlaşılmasıdır. Özellikle tartışma biçimlerinde bu yola çok baş vurulur. Örneğin;

² “Bazı yazarlar vardır, okur geçersiniz; kazancı­nız sadece fikir edinmek olmaktır, dönüp bir daha okuma ihtiyacı pek hissetmezsiniz. Bazı­ları da vardır ki, onları her okuyuşta anlar ve yeni bir derinlik hissedersiniz. Tehlikelidirler; çünkü sizi esirleri haline getirirler, kendileri gibi düşünmeye zorlarlar.”

Bu parçada da iki yazar tipi karşılaştırılmıştır. Bazı yazarların kalıcı, bazı yazarlarında geçici oldukları ifade edilmiştir.

3- Örneklendirme:

Anlatılan konuyla ilgili örneklerin verilmesidir. Ko­nunun daha iyi anlaşılması veya bir düşüncenin savunulması için sıkça kullanılır. Açıklama ve tar­tışma biçimlerinde sıkça başvurulan bir yoldur. Ör­neğin;

² “Her sanatın yenisi insan ruhunun yeniye ihtiya­cından doğar. Bu doğuş doğal olursa yeni sanat eskisi kadar güzel ve eskidiği zaman bile güzel kalır. Biz sanat hayranları da bu eski ve yeni güzellikler içinde birinden öbürüne koşa­biliriz. Klasisizmin berraklığından gözlerimiz kamaşmışsa, sembolizmin ilham dünyasına dalabilir ya da romantizmin duygusallığına ko­şabiliriz.”

Bu paragrafta görüldüğü gibi sanat anlayışı hak­kında örnekler verilmiştir. Sanata dair görüş bildiren klasisizm, sembolizm ve romantizm akımları örnek olarak sunulmuştur.

4- Tanık Gösterme (Alıntı Yapma):

Savunulan görüşle ilgili olarak, ünlü bir kişinin, ya­zarın, düşünürün sözlerini tırnak içinde alıntı yapa­rak kul­lanma yoludur. Görüşler genellikle tırnak içinde ve doğrudan alınır. Özellikle, açıklama, tar­tışma biçimle­rinde kullanılır. Örneğin;

² “Nurullah Ataç, hep eleştirmen olarak düşünül­müştür. Oysa Ataç’ın asıl önemi eleştirmenli­ğinden değil, Türkçenin düzyazı dil olarak ku­rulması yolunda harcadığı çabadan gelir. O da bunun farkındadır: “Eleştirmen bir öldü mü bir daha kimse anmaz onu der.” Kendi gerçek öneminin nereden geldiğini de şöyle belirtir: “Bugün bu ülkede bir dil kuruluyor; o yapıda benim de bir taşım var. Ancak görünmeyen, kimsenin gözüme çarpmayan bir taş.”

5- Benzetme:

Bir durumu anlatırken, başka bir durumla ilgi ve ben­zerlik kurma yoludur. Bir durumu ya da dü­şünceyi bir yönle, başka bir şeye benzetilir. Böylece, somut­lama yoluna gidilebilir. Bu tür yazılarda, “gibi, sanki, güya, kadar, tıpkı, adeta....” sözcükleri sıkça kullanılır. Örne­ğin;

² “Demiryolu boyunca katarları ile uzanmış bu kara makine, eski zaman canavarlarını andırı­yordu. Yorulmuş bir koca dev gibi hırıltılarla sanki zorlukla hareket ediyordu. Zifiri karanlığı delen tepegöz ışığı, etrafı gündüz gibi aydınlatı­yordu. Lokomotif, demirden bir makineden daha çok uzun süzen bir çakal saldırısını sav­mış bir yorgun canavarı hatırlatıyordu.”

Bu paragrafta, tren, bir canavar benzetilerek anla­tılmıştır. Parçanın asıl anlatım biçimi, öyküleme ve betimleme iç içe verilmiş bir biçimdir. Bu anlatım biçimini geliştirmek için de benzetme yoluna gidil­miştir. Benzetme ile anlatıma canlılık ve etkileyicilik kazandırılmıştır.

Benzetme anlatım yolu genellikle betimleme tekniği ile birlikte kullanılır. Tasvir edilen nesne veya durumun daha açık bir şekilde ifadesi için benzetmeler yapılır.

L Örnek:

Kış mevsiminden hiç hoşlanmam. Soğuğuyla, ulaşı­mıyla, yiyecek ve giyeceğiyle insana bir sürü sıkıntılar verir. Oysa yaz mevsimi öyle mi? Bir kere üşüme diye bir sorununuz, donma diye korkunuz olmaz. Bunun için de kat kat giyecek gereksinimiz yoktur. Yiyeceklerinizin büyük bir bölümü de yaz mevsiminin ürünleridir.

Paragrafta aşağıdaki anlatım yollarından hangisi kullanılmıştır?

A) Betimleyici anlatım

B) Karşılaştırmalı anlatım

C) Öyküleyici anlatım

D) Özetleyerek anlatım

(1998 – ÖO)

J Çözüm:

Parçada, kış mevsimi ile yaz mevsimi karşılaştırılmış­tır. Kış ve yazın kıyaslaması yapılarak, yazın kışa olan üstünlükleri ve güzellikleri anlatılmıştır. Soruda, özel­likle “anlatım yolları” sorulduğu için “betimleyici anla­tım” doğru cevap olamaz. Çünkü bu, anlatım yolu değil, anlatım biçimidir. Aynı şekilde öyküleyici anla­tım da bir anlatım biçimidir. Zaten parça hikaye özelliği taşımaz. Özetleyerek anlatım diye bir anlatım biçimi de yoktur. Ayrıca “oysa” sözcüğü daha çok karşılaştırmalı anlatım yollarında kullanılır.

Cevap B’dir.

L Örnek:

İnsan çocukluk çağından kurtuldu mu, gelecekte ya­şamaya başlar ve yaşadığı günlerle gelecek günleri karşılaştırmaktan kendini alamaz. Bu karşılaştırma hep yaşanan günlerin zararına olmuştur.

Bu parça yorumlandığında, aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A) Yaşama, iyiliği ya da kötülüğü katanlar insanlardır.

B) Gelecek kaygısıyla yaşayanlar, bugünlerine zarar verirler.

C) Dün; bugün ölmüştür, bugün de yarın ölecektir.

D) Geleceği kurup düzenleyecek tek şey bugündür.

(2001 – LGS)

J Çözüm:

Soruda ana düşünce sorulmaktadır. Parçayı yorumla­yarak ulaşacağınız düşünce, parçanın en genel ve en önemli yargısıdır. Parçada, geçmiş günlerle gelecek günlerin karşılaştırılmasının yaşanan günlere zarar vermesinden bahsedil­mektedir. Yani gelecek kaygısından dolayı yaşanan günlerde sıkıntılar ve huzursuzluklar vardır. Bu düşün­ceyi veren seçenek “Gelecek kaygısıyla yaşayanlar, bugünlerine zarar verirler.”dir.

Cevap B’dir.

L Örnek:

Düşünen kişi; düşünme yetisini elinde bulunduran başkalarının düşüncelerine öykünmeyen ama onlara değer veren ve akıl gücüne dayanarak, bilgilerinden, yeteneklerinden, deneyimlerinden yararlanıp amacını gerçekleştirmek için azimle çalışan kişidir.

Bu parçada anlatılan kişi için aşağıdakilerden han­gisi söylenemez?

A) Başka düşüncelere önem verdiği

B) Kararlı olması

C) Önceki yaşantılardan yararlandığı

D) Başkalarını taklit ettiği

(2001 – LGS)

J Çözüm:

Soruda parçanın savunmadığı düşünceyi bulmak so­rulmaktadır. A’daki düşünce, “başkalarının düşüncele­rine öykünmeyen ama onlara değer veren” sözünden; B’deki düşünce, “azimle çalışan” sözünden; C’deki düşünce, “deneyimlerinden yararlanıp” sözünden çıka­rılabilir. Ama “Başkalarını taklit ettiği” düşüncesi bu kişi için söylenemez. Çünkü “başkalarının düşüncelerine öykünmeyen” ifadesi onun taklitçi birisi olmadığını anlatmaktadır.

Cevap D’dir.




1- “Bu sanatçının, dilediğiniz bir hikâyesini seçin. Seçtiğiniz hikâyenin istediğiniz yerinden bir ke­limeyi çıkarın ya da onun yerine bir başkasını koymaya çalışın. Genellikle denemeniz başa­rıya ulaşmaz.”

Sanatçının bu parçada sözü edilen özelliği nedir?

A) Düşünce bağlantısını güçlü cümlelerle kur­ması

B) Az sözle çok şey anlatması

C) Çok anlamlı kelimelere yer vermesi

D) Kendine özgü kelimeler kullanması

2- “Ünlü şairin ölüm haberini radyodan işiten kişi­ler, bir an sustular. Ne kadardır bu an? Bir sa­niye mi? O kadar işte! Sonra hiçbir şey olmamış gibi geçtiler gündelik konuşmalara. Bu kadar cıktı bir şairin hem de tanınan, sevilen bir şairin ölümünün uyandırdığı yankı, tepki. Böyle mi olmalıydı? Yüreğimi burkan bu soru geldi ta­kıldı kafama.”

Parçada dile getirilmek istenen duygu ya da davranış özellikle aşağıdakilerden hangisi­dir?

A) Suçlama B) Üzülme

D) Şaşırma E) Küsme

3- Zeytin ağacı, Akdeniz Bölgesi’nden başka, dünyanın hiçbir yerinde yetişmez. Yani onun belli bir vatanı var. Akdeniz’den tek uzaklaşa­bil­diği yer, ancak Kanarya Adaları’dır. Orası da Akdeniz’in rüzgarlarıyla selamladığı bir yer. Zaten zeytinin Akdeniz bölgesindeki yetişme alanları da bu rüzgarın erebildiği yerlere bağlı bulunuyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağı­dakilerden hangisi söylenemez?

A) Kesin yargılar bildiren cümleler kullanılmış­tır.

B) Kişileştirme yapılmıştır.

C) Bilgilendirme esas alınmıştır.

D) Nesnel verilerden yararlanılmamıştır.

4- Kader sanki Feride’yi bütün sevdiklerinden ayırmaya ahdetmiştir. Munise’den sonra çev­re­nin baskısı, dedikodusu o kadar artar ki Hayrullah Bey hiç olmazsa görünüşü kurtar­mak için Feride’yi alır, onunla kağıt üzerinde evlenir. Bir müddet geçtikten sonra ihtiyar olan Hayrullah Bey ölür. Yalnız ölmeden önce, Fe­ride’nin ailesinin yanına döneceğine dair on­dan söz almıştır.

Bu paragrafın anlatım biçimi aşağıdakiler­den hangisidir?

A) Açıklama B) Öyküleme

C) Benzetme D) Betimleme

5- (I) Çocukluğum Toroslardaki yaylalarda geçti. (II) Yayla hayatının kendine özgü, güzel yanları olduğu kadar sıkıntılı yönleri de vardır. (III) Sanıyorum bu yüzden, suyu da ağacı da suyla ve ağaçla haşır neşir olmayı da çok seve­rim. (IV) İsveç’e her gidişimde, bu kadar mutlu olmam da belki bundan.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden han­gisi anlatımın akışını bozmaktadır?

A) I B) II C) III D) IV

6- Yapıtlarında daha çok kişisel duygularını şiirleş­tirmiş, toplumsal konulara dolaylı olarak yer vermişti. Bunlarda, kişinin sıkıntılarını, korkula­rını, ayrılıklarını, yalnızlarını, sevgi ve beklenti­lerini işlemişti. Bu şiirlerde arı bir dil kullanmış ve onların özüne uygun bir söyleyiş oluştur­muştu. Sözcük oyunlarından kaçınmış, şiirimize yepyeni bir ses getirmişti.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen şairle ilgili bir özellik değildir?

A) Her konuda şiir yazma

B) İçerikle uyumlu bir söyleyişe başvurma

C) Yalın bir anlatıma yer verme

D) Kendine özgü bir anlatımı olma

7- Aşağıdakilerden hangisi bir paragrafın giriş cümlesi olmaya en uygundur?

A) Sanat eserinde öze önem vermemek, yalnız biçimle yetinmek yanlıştır.

B) Ben bunda korkulacak, üzülecek bir yan gör­müyorum.

C) Bu iki yazar edebiyatımızda modern hikaye tekniğini benimseyen sanatçılardandır.

D) Bir bakıma bu da güzel, başarılı bir tutum­dur.

8- (1) Güvendiğim bir şiir varsa hemen okurdum. (2) Kürsüye oturur, bir şeyler okurdu. (3) Arada sırda beni çağırır, “yeni bir şiir var mı?” diye so­rardı. (4) Son sınıfta okurken etütlere gelirdi Sıtkı Bey.

Yukarıdaki cümlelerin hangi ikisinin yeri değiştirilirse, parçanın bütünlüğü sağlanmış olur?

A) 1 ile 2 B) 1 ile 4

C) 2 ile 4 D) 3 ile 4

9- İnsan, dünyadaki serüveninin sonuna doğru, birtakım yazarlardan uzaklaşıyor; onlara kapıla­rını, pencerelerin sımsıkı kapıyor. Gençlikte he­pimiz çok kitap okuruz. Yaşımız ilerleyip de va­kit darlığı kendini belli etmeye başladı mı, artık ıvır zıvır kitapları bir yana itmek, sadece bizi coşturan kitaplara dönmek isteriz. Eskiden bizi hemen sarıveren kitaplar zamanla gözümüzden düşer. Diyeceğim, yıllar...

Yukarıdaki parça, aşağıdaki cümlelerden hangisi ile tamamlanmalıdır?

A) …kişiye yaşlandıkça olgunluk veriyor.

B) …kişinin beğenisini değiştiriyor, törpülüyor.

C) …İnsanın dünya görüşünü değiştiriyor.

D) …İnsanın deneyimini artırıyor.

10- Aşık Veysel, gösterişsiz, süslemesiz bir icra biçimi getirdi, “Fazla kalabalığa kulak asma.” derdi. Halk şiirindeki klasik ve geleneksel ko­nuları gerek kendisinden, gerek zamanın ko­şulları içinde yeni deyimlerle sürdürdü. Sözlerini bağladığı eski ezgilere bütün halk ozanlarında olduğu gibi yeni biçimlemeler getirdi.

Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı olabilir?

A) Size göre Aşık Veysel’in belirgin bir felsefesi var mıdır?

B) Aşık Veysel’in anlatımı yoğun mudur?

C) Aşık Veysel “halk şiiri” zincirinin son halkası mıdır?

D) Âşık Veysel‘in halk müziğimize olan katkısı nedir?

11- Denilebilir ki, buraların en çalışkan, en bece­rikli, en yırtıcı adamdır. Ekmeğini taştan çıkarır.”

Bu söz, aşağıdakilerden hangisiyle sürdü­rülürse, kendisinden söz edilen kişinin olumsuz bir yönü belirtilmiş olur?

A) Başkalarını ekmeğinden etse bile.

B) Ekmek elden su gölden demez.

C) Ekmek aslanın ağzında olsa bile.

D) Ne yapar eder bir ekmek kapısı bulur.

12- “... Fakat, daha umutlandıracak kadar bulut küme­lenmeden, güneyden acı bir rüzgar koptu. Bu keskin samyeli, yerden süpürge ile toz kaldırır­mış gibi, gökteki bulutları sildi süpürdü. Gök, çıplak ve boş kalmıştı.”

Bu parçayı aşağıdaki cümlelerden hangi­siyle başlatmak uygun olur?

A) Aylar ayları kovaladı, yine de yağmur yağ­madı.

B) Havada bir ağırlık vardı, gökyüzü, kapkara bulutlarla kaplanmıştı.

C) Öğleye doğru, küçük hafif bulutlar isteksiz is­teksiz gökte toplandı.

D) Koyu kırmızı bir şafak söküyor, ortalık yavaş yavaş ağarmaya başlıyordu.

13- Okuduğunuz bir romana, seyrettiğiniz bir tab­loya, dinlediğiniz bir konsere dalmışsınız. O anda dünyanın bütün çıkarlarından, yaşamın bü­tün acılarından, doğanın bütün çirkinliklerin­den çok uzaklardasınız. Sizi çevreleyen her şey bir anda silinip gitmiştir. İçiniz yalnız o sanat ese­riyle doludur. Duyduğunuz haz, yaşadığınız he­yecan, insanı daraltan bu çıkar dünyasından sizi alıp sanatın bu lekesiz, saf dünyasına gö­türmüştür.

Yukarıdaki parçada sanatın hangi yönü vur­gulanmıştır?

A) Eğitici yönü B) Duygusal yönü

C) Düşünsel yönü D) Öğretici yönü

14- Hayat devam ediyor her şeye rağmen;

Fakirlik, mutsuzluk, endişe...

Yarın neler göreceğiz, bilinmez

Yine koşacağız, koşturacağız...

Sağlık olsun!

Yaşıyoruz ya, yetmez mi?

Yukarıdaki şiirde hakim olan duygu aşağı­dakilerden hangisi olabilir?

A) Yaşama bağlılık

B) Hayatın zorluğu

C) Mutsuzluklar

D) Gelecek endişesi

15- İnsan sürekli bir değişim içindedir. Bu nedenle insan davranışları üzerinde fikir yürütmek, bu davranışları birbirine uydurmak, hepsini bir ka­lıba sokmak oldukça zordur. Bu davranışlar çoğu zaman birbirine öyle aykırıdır ki, aynı tez­gâhtan bu kadar çeşitli kumaş çıkması, insana olanaksızmış gibi gelir.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıda­kiler­den hangisidir?

A) İnsan davranışları bir kalıp içinde değerlendi­rilebilir.

B) İnsanın değişebilirlik özelliği, davranışlarının sınıflandırılmasını zorlaştırır.

C) Bir insanı, yaşamının bir dönemine bakarak değerlendirmek doğru değildir.

D) İnsanın en büyük kusuru, davranışlarının bir kararda durmamasıdır.

16- Her doğruyu söylemeye gelmezmiş, birtakım doğruları yaymamak, kanundan gizlemek ge­rekmiş... Peki ama bir doğruyu söylememek, gizlemek, o doğrunun yerinde duran yalanı sür­dürmek demek değil midir? Yalanın yalan oldu­ğunu bilerek, gene sürmesine bırakmaya hak­kımız var mıdır? Bazı yalanlar kutsalmış, onlara dokunmağa gelmezmiş... Bir şeyin yalan oldu­ğunu bilmek, onun kutsallığının olmadığına inanmak demektir. Bunun için “kutsal” yalan sözü saçmadır.

Bu paragrafta vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A) Her doğru her yerde söylemek doğru değil­dir.

B) Doğruların söylenmesi, her zaman çözüm ol­mayabilir.

C) Bazı yalanların bir süre devam etmesi faydalı­dır.

D) Herhangi bir yalanın sürmesini istemiyorsak, her doğruyu söylemeliyiz.

17- Son yirmi yıl içinde çevirinin çok geliştiğini söy­leyebilirim. Özellikle roman çevirisi yapanlar arasında, hem yazarın dil ve üslubuna dikkat eden hem de çevirdiği sözün Türk­çe­sini titizlikle ara­yıp bulan çevirmenlerimiz yetişti. Bu, edebi­ya­tımızın bir şansıdır. Aynı şeyi bilimsel kitapla­rın çevirileri hakkında söyleyemediğim için üzgü­nüm. Ne yazık ki, soyut ve özleştirmeci bir Türkçe ile çevrilmiş bu kitapları okuyunca tek kelime anlamıyoruz.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıda­ki­lerden hangisidir?

A) Çevirmenlerin gereken ilgiyi göstermemeleri nedeniyle bilimsel kitapların çevirisindeki dil başarısızdır.

B) Çevirmenler, edebi eserlerden çok bilimsel eserlere yönelmeliler.

C) Çağdaş düşünce eserlerinin dilimize çevril­mesi edebiyatımızın zenginleşmesini sağ­lamıştır.

D) Çevirmenler, çevirdikleri eser­leri, yazarlarının üslubunu bozmadan Türkçe’ye aktarma yolunu bulmalıdırlar.

Hiç yorum yok: