11 Temmuz 2008 Cuma

SÖZCÜKTE ANLAM

SÖZCÜKTE ANLAM

Sözcük, anlaşmamızı sağlayan, kendi başına anlamlı ya da cümle içinde anlam kazanan en küçük birimdir. “kadar, gibi, için, göre, ile ...” gibi sözcükler cümle içinde anlam kazanırken; “okul, sağlam, kaliteli, sınav, gelmek...” gibi sözcükler de kendi başlarına anlamlı sözcüklerdir. Sözcükler anlatılacak duygu ve düşün­celere göre bir araya getirilerek cümleler oluşturulur. Bu cümlelerle de anlaşma sağlanır. Bu yönüyle söz­cükler bir dilin temel taşlarıdır.

İnsanlar, sözcükler ile düşünür ve ancak bunlar aracılığı ile hayal kurarlar. Bu yüzden sözcük zenginliği düşünce ve hayal zenginliği demektir. Dillerinde söz­cük sayısı fazla olan ve bu sözcükleri iyi kullanan mil­letlerin edebi ürünleri ve düşünüşleri üst düzeydedir. Öyleyse, sürekli sözcük dağarcığımızı zenginleştirmeli ve bunun için de bol bol kitap okumalıyız.

Her dilde sözcük, bir kavram ya da nesneyi karşılamak için doğar. Fakat zamanla yeni kavramların ve nesne­lerin ortaya çıkması, mevcut sözcüklerimize yeni an­lamlar yüklenmesine sebep olur. Böylece bir sözcük birden çok anlama karşılık gelir. Örneğin “ağır” sözcü­ğünü bu bakımdan inceleyelim.

“Zavallı hayvana çok ağır iki çuval yüklemişlerdi.”

cümlesinde ağır sözcüğü; “tartıda ağır gelen, kaldırıl­ması güç olan” anlamında,

“Bu çay ağır akar yorgun mu bilmem.” cümlesinde “yavaş” anlamında,

“Dün ağır misafirlerim vardı.” cümlesinde “kıymetli, saygıdeğer“ anlamında,

“Bu kadar ağır sözleri kaldıramam.” cümlesinde “kırıcı, kötü” anlamında kullanılmıştır. Örneklerde de bir sözcüğün birden çok anlama geldiği görülmektedir. İşte, sözcüğün kazandığı bütün bu anlamlara “çok anlamlılık” denir.

GERÇEK ANLAMLI SÖZCÜKLER

Gerçek anlam, sözcüklerin ilk (temel) anlamıdır. Başka bir deyişle sözcüğün zihnimizde çağrıştırdığı ilk anlam­dır. Her sözcüğün mutlaka bir temel anlamı vardır. Sözcükler, bu gerçek anlama bağlı olarak zamanla değişik anlamlar kazanabilir. Bir sözcüğün gerçek ya da mecaz anlamda kullanılıp kullanılmadığını anlamak için, sözcüğü mutlaka kullanıldığı cümle içinde değer­lendirmek gerekir. Örneğin;

² Ağzını sürekli temiz tutmalısın.”

²(Yemek yemeye ve ses çıkarmaya yarayan organ.)

²

² “Ağacın kuruyan dalını kesmişler.”

²(Ağacın gövdesinden ayrılan kolu)

² “Bu meyveler oldukça ham.” (Olgunlaşmamış)

² “Çocuk üzgün üzgün annesine baktı.”

(Görmek için gözleri bir tarafa çevirmek)

Yukarıdaki cümlelerde geçen “ağız, dal, ham ve bakmak“ sözcükleri parantez içlerinde verilen gerçek anlamlarıyla kullanılmıştır. Bu cümleler dikkatle okun­duğunda altı çizili bu sözcüklerin ilk anlamda kullanıl­dığı anlaşılır.

L Örnek:

Aşağıdaki cümlelerden altı çizili sözcüklerden hangisi "gerçek anlamıyla" kullanılmıştır?

A) Bana karşı davranışları oldukça soğuktu.

B) Ceyhun'un tatlı suyu, Akdeniz'in tuzlu sularına karışır.

C) Tatlı bir gülümseme gönül kazandırır.

D) Tek başına kalınca gurbet acı geldi.

(1998 – LGS)

J Çözüm:

Gerçek anlam, sözcüğün akla gelen ilk anlamıdır. Buna göre, A, C ve D şıklarındaki sözcükler mecaz anlamda kullanılmıştır. Bu sözcükler ilk anlamlarını yitirerek sırasıyla; "samimi ve sempatik olmayan" , "içten ve güzel", "zor ve hüzün verici" mecaz anlamla­rıyla kullanılmıştır. B'de ise "tuzlu" sözcüğü "içinde tuz minarelleri bulunan" anlamında kullanılmıştır. Yani gerçek anlamlıdır.

Cevap B'dir.

L Örnek:

Hayatı fırtınalarla boğuşmakla geçti. Çektiği sıkıntılar­dan yılmadı. Yürüdüğü yol dikenliydi. Boş ümitlere bel bağlamadı. İnsanlık da onu unutmadı.

Paragrafta geçen aşağıdaki kelimelerden hangisi, gerçek anlamda kullanılmıştır?

A) Fırtınalar B) Sıkıntılardan

C) Yol D) Boş

(1999 – DPY)

J Çözüm:

Fırtınalar : “zorluklar, sorunlar”

Yol : “hayat, yaşam süreci”

Boş : “işe yaramaz, ulaşılamaz” anlamında

mecaz olarak kullanılmıştır.

Sıkıntılar : ”tedirginlik, darlık, ıstırap” anlamında

ger­çek anlamıyla kullanılmıştır.

Cevap B’dir.

MECAZ ANLAMLI SÖZCÜKLER

Sözcüklerin gerçek anlamlarından uzaklaşarak kazan­dıkları yeni anlamlara "mecaz anlam" denir. Sözcükler ancak cümle içinde anlam kazanabilir. Bir sözcük bir­kaç farklı mecaz anlamda kullanılabilir. Mecaz anlamlı sözcükler kavramları ve nesneleri karşılar.

Türkçe’de mecaz anlamlı kullanımlar oldukça çoktur. Örneğin;

² “Korkudan yüreğim ağzıma geldi”

(Aşırı heyecanlanmak, çok korkmak)

² “O, sporun her dalında başarılıdır.” (branş, alan)

² Ham davranışları yüzünden hiç sevilmiyor.”

(Nezaketsiz, kaba)

² “İhtiyar annesine yıllarca baktı.”

(İlgilendi, sahip çıktı, ihtiyaçlarını giderdi)

Yukarıdaki cümlelerde görüldüğü gibi “ağız, dal, ham ve bakmak” sözcükleri parantez içlerinde verilen me­caz anlamlarıyla, gerçek anlamlarından uzaklaşarak kullanılmıştır. Bu sözcüklerin gerçek anlamları bir ön­ceki konuda verilmiştir. Bu iki kullanımı incelersek farkın daha da belirginleştiğini görürüz.

Benzetme amacı güdülmeksizin bir sözcük başka bir sözcük yerine kullanılarak da mecaz yapılabilir. Buna "mecaz – ı mürsel veya ad aktarması" denir. Örne­ğin;

² “Ahmet Haşim’i çok okudum.”

(Ahmet Haşim sözcüğü; "eserleri, şiirleri" anlamında kullanılarak mecazlaşmıştır.)

² “Sobayı her gün ben yakıyorum.”

(Soba sözcüğü; "odun, kömür" anlamında mecaz an­lam kazanmıştır.)

² “Elektrik kesintisi Kayseri’yi felç etti.”

(Kayseri sözcüğü; "Kayseri halkı", anlamında kullanıla­rak mecazlaşmıştır.)

² "Uçak dün Ankara'dan havalandı."

(Uçak sözcüğü; "havaalanı, yer anlamında kullanılarak mecazlaşmıştır.)

L Örnek:

“Çevre” sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde mecaz anlamıyla kullanılmıştır?

A) Bu çevrede ev kiraları yüksek mi?

B) Güzel motifler işlenmenmiş çevreleri sergilenmiştir.

C) Çevre kirliliği, dünyanın en önemli sorunlarından­dır.

D) Yıllarca aynı yerde kalmasına rağmen bir çevre edinememiş.

(1995 – FL – AÖL)

J Çözüm:

D’deki çevre sözcüğü “sosyal güç, oturup kalkılacak veya iş yaptırılacak arkadaş grubu” anlamında me­cazlaşmıştır. Diğer cümlelerde aynı sözcük “etraf, yaşadığımız yerler” gerçek anlamıyla kullanılmıştır.

Cevap D’dir.

L Örnek:

Hangi cümlede mecaz anlamıyla kullanılan bir kelime vardır?

A) Günlerce ondan hiçbir haber alamadım.

B) Okulun etrafını dikenli tel ile çevirdim.

C) Fırsatı kaçırdığıma hâlâ yanarım.

D) Söyleyecek hiçbir sözüm yok.

(1997 – DPY)

J Çözüm:

A, B, D şıklarında mecaz anlamda kullanılmış bir sözcük yoktur. Bütün sözcükler gerçek anlamlarıyla kullanıl­mıştır. “C şıkkında ise “yanarım” sözcüğü “çok üzül­mek” anlamında mecaz olarak kullanılmıştır.

Cevap C’dir.

TERİM ANLAMLI SÖZCÜKLER

Bir bilim, sanat, spor ve meslek dalının kendilerine özgü anlamı olan sözcüklere terim denir. Örneğin;

“kafiye, redif” - edebiyat

“açı, üçgen” - geometri

“vektör, kuvvet - fizik

“korner, taç” - futbol

“nota, solfej” - müzik

“güneş, dünya” - astronomi

gibi sözcükler bir branşın terimleridir.

MMecaz anlamda ve günlük konuşma dilinde terimler, terimsel anlamını yitirir.

² “Üçgenin iç açılarının toplamı 180o'dir.” cümle­sinde “açı” terim anlamında kullanılmıştır.

² “Olaya farklı bir açıdan bakalım.” cümlesinde ise, “yorum, bakış” mecaz anlamında kullanılarak terim anlamını yitirmiştir.

² Güneş büyük bir yıldızdır.” cümlesinde “Güneş”, terim anlamda kullanılmıştır.

² “Her gün odama güneş girer.” cümlesinde ise, “güneş” günlük konuşma dilinde terim anlamını yi­tirmiştir. O zaman bir kelimenin terim olup olmadı­ğını cümle içindeki anlamına bakarak bulmaya ça­lışmalıyız.

L Örnek:

Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerden hangisi "terim" değildir?

A) Yazının önemli bir bölümünü onun portresine ayır­mıştı.

B) Yeni çıkan yazımla ilgili eleştirileri okudum.

C) Olayları hikaye etme, üstün bir yetenek işidir.

D) Edebiyat sanatı, insanlardaki ruh inceliğini ortaya çıkarır.

(1991 – EML)

J Çözüm:

A’da “portre”, B’de “eleştiri”, C’de “hikaye etme” edebi­yatın birer terimidir. Çünkü bu sözcükler edebiyat ala­nına ait özel anlamlara sahiptir. D’de “ruh inceliği” terim değildir, mecaz anlamda kullanılmıştır.

Cevap D’dir.

L Örnek:

Aşağıdakilerin hangisinde terim olan sözcük yer almış­tır?

A) Dost dost diye nicesine sarıldım.

B) Ay tutulmasını kardeşimle beraber izledik.

C) Benim vefalı arkadaşlarım şimdi nerede

D) Küçükler büyüklere saygı duymalıdır.

(1999 – LGS)

J Çözüm:

“Ay tutulması”, gökbilimleri ile ilgili bir terimdir. Diğer cümlelerde, böyle özel anlamlar içeren sözcük ya da sözcükler yoktur.

Cevap B’dir.

EŞ ANLAMLI SÖZCÜKLER

Yazılışları ve okunuşları farklı, anlamları aynı olan sözcüklere eş anlamlı (anlamdaş) sözcükler denir. Dilimizde çok sayıda eş anlamlı sözcük vardır. Bunun sebebi de dilimize yabancı dillerden sözcük girmesidir.

² “En sağlıklı eğitim okulda verilir.” cümlesinde “okul” yerine “mektep” kelimesi kullanılabilir.

² Yaşlı insanlara saygılı davranmalıyız.” (ihtiyar)

² “Çocuk, yaşına göre çok kuvvetliydi. (güçlü)

Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler parantez içlerinde verilen sözcüklerle aynı anlama sahiptir.

Buna ek olarak;

edebiyat - yazın

kara - siyah

sıhhat - sağlık

mazi - geçmiş

sözcükleri eş anlamlı sözcüklerdir. Bu sözcükler bir­birlerinin yerine kullanılabilir.

L Örnek:

“Amaç, alışmak, aralıksız, anlama“ sözcükleri içinde aşağıdakilerden hangisinin eş anlamlısı yoktur?

A) Isınmak B) Sürekli

C) Dinleme D) Maksat

(1997 – ÖOS)

J Çözüm:

“amaç – maksat” ; “alışmak – ısınmak (sevmeye başlamak); “aralıksız – sürekli” sözcükleri birbirlerinin eş anlamlılarıdır. “Anlama” sözcüğünün eş anlamlısı “din­leme” değildir. Anlama, “akıl erdirme, kavrama” anla­mındayken; dinleme, “işitmek için kulak vermek” anla­mındadır.

Cevap C’dir.

² “Yakın anlamlı sözcükler” ile eş anlamlı sözcük­ler karıştırılmamalıdır. Yakın anlamlı sözcükler bir­birinin yerini aşağı yukarı, yaklaşık olarak tutar. Bu sözcükler birbirinin yerine kullanılamaz. Eş anlamlı sözcükler ise kullanılır. Örneğin;

“Anlatmak – söylemek

Anlamak – bilmek – kavramak

Görmek – bakmak

Eğilmek – çömelmek” gibi sözcükler yakın anlamlı­dır. Yakın anlamlı sözcüklerin bir arada kullanıl­ması anlatım kusuru sayılmaz.

KARŞIT ANLAMLI SÖZCÜKLER

Ters yönde anlam ilişkisi bulunan sözcüklere karşıt (zıt) anlamlı sözcükler denir.

Karşıt anlamlı sözcüklerde anlam ilişkisi doğu – batı , kuzey – güney gibi birbirlerinin tam zıttıdır. Biri “do­ğuya” diğeri tam “batıya” gider. Örneğin; “karanlık” sözcüğünün zıttı “aydınlık” tır. Ayrıca;

² “Yüzüm gülüyor ama içim kan ağlıyor.” (gülmek – ağlamak)

² “Gözlerin çok büyük, burnun ise küçük.” (bü­yük – küçük)

² “Saatin yeni mi yoksa eski mi? (yeni – eski)

Bu sözcükler birbirlerinin zıt durumlarını anlatmaktadır.

MKarşıt anlamlı sözcükleri bulurken, sözcüklerin cümle içindeki anlamına dikkat etmek gerekir.

² “Bu ceket bana çok bol geldi.” cümlesinde “bol” sözcüğü “geniş” anlamında kullanılmıştır. Karşıtı “dar” olur.

² “Burada bol miktarda yiyecek var.” cümlesinde ise “bol” sözcüğü “çok” anlamındadır. Karşıtı ise “az” olur.

MBir sözcüğün olumsuzu ile karşıtı karıştırılmamalı­dır. Olumsuzluk ile karşıtlık faklıdır.

Karşıt

Olumsuz

akıllı

deli

akılsız

güzel

çirkin

güzel değil

unutmak

hatırlamak

unutmamak

bulmak

kaybetmek

bulmamak

Olumsuzlukta, aynı sözcüğe olumsuzluk ekleri getirilirken; karşıtlıkta ek getirilmez ve yeni bir sözcük kullanılır.

L Örnek:

“Sıkı, geniş, kısa, kalın, bol” sözcüklerinden ikisinin birden zıt anlamlısı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gevşek B) İnce

C) Uzun D) Dar

(1996 – FL – AÖL)

J Çözüm:

“Sıkı – gevşek, kısa – uzun, kalın – ince” sözcükleri karşıt anlamlıdır. “Geniş ve bol” sözcükleri eş anlamlı sözcük oluğundan ikisinin de karşıtı “dar” sözcüğüdür.

Cevap D’dir.

EŞ SESLİ SÖZCÜKLER

Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Eşsesli sözcüklerin birbirleriyle anlamsal hiçbir ilişkisi yoktur. Benzerlik sadece şekildedir.

² “Sandık üstünde sandık

Biz de seni adam sandık.” dizelerinde birinci sandık “tahta kutu”; ikinci sandık ”sanmak, zannetmek” anlamında sesteş sözcüklerdir. Bunlara ek olarak;

² “Dün kahvaltıda kaymak yedim.” (yiyecek)

² “Karda kaymak çok zevkli.” (kayak yapma)

² “Elmaların hepsini soydun mu?” (kabuğunu almak, kesmek)

² “Onların soyu meşhurdur.” (ata, ced)

SÖZCÜKLER ARASI ANLAM İLİŞKİLERİ

Sözcükler arasında, anlam darlığı veya genişliği, bir­birleriyle ilgili veya ilgisiz olma, birbirlerini kapsama veya kapsamama gibi ilişkiler vardır.

Şimdi sınavlarda çıkan soru tipleri üzerinde konuyu inceleyelim.

L Örnek:

Aşağıdaki kelimelerle anlam ilişkisi yönünden üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır?

A) Yiğit B) Mert

C) Hırçın D) Cesur

(l998 – DPY)

J Çözüm:

“Yiğit, mert, cesur” sözcükleri yakın anlamlıdır. Üçü de kahramanlıkla ilgilidir. “Hırçın” sözcüğü ise “ele avuca sığmaz, yaramaz” anlamındadır. Dolayısıyla hırçın, bu grubun dışında kalır.

Cevap C’dir.

L Örnek:

Aşağıdaki kelime çiftlerinden hangisi, anlam ilişkisi yönünden diğerlerinden farklıdır?

A) Birey – toplum B) Ağaç – orman

C) Sayfa – kitap D) Çiçek – vazo

(1995 – AL)

J Çözüm:

A’da “toplumun bireylerden”, B’de “kitabın sayfalardan” ve C’de “ormanın ağaçlardan” oluştuğu mantığı vardır. D’de ise böyle bir anlam ilişkisi yoktur. Çiçek vazoyu oluşturmaz, sadece vazonun içinde bulunabilir.

Cevap D’dir.

L Örnek:

“Şiir“ ile “mısra” sözcükleri arasında anlamca bir ilişki vardır. “Düz yazı“ ile aşağıdakilerden hangisi arasında buna benzer bir ilişki vardır?

A) Paragraf B) Satır

C) Cümle D) Kelime

(1997 – AL)

J Çözüm:

Şiir mısralardan oluşmuştur. Düz yazı da satırlardan oluşur. “Cümle” sözcüğü yanıltabilir. Şiirlerde de cüm­leler vardır. Fakat cümle mısraın dışına çıkabilir; söz­gelimi üç mısradan oluşan şiir cümleleri olabilir. Aynı şekilde birkaç satırdan oluşan cümleler de olabilir. O halde soruda verilen esas mantık, mısralardan oluşan şiir ile satırlardan oluşan düz yazıdır.

Cevap B’dir.

SOMUT VE SOYUT ANLAMLI SÖZCÜKLER

Dilimizdeki bazı sözcükler, beş duyu organımızla algı­ladığımız varlıkları ve davranışları; bazı sözcükler de algılayamadığımız varlıkları ve davranışları karşılar. Bütün sözcükler bu yönleriyle somut veya soyuttur.

Beş duyu organımızdan en az biri ile algıladığımız varlıkları bildiren sözcüklere "somut anlamlı" sözcükler denir. Örneğin;

“ağaç, kalem, hava, bulut, elektrik, buhar, rüzgar, güneş, ısı, ses, acı, koku, hız...” gibi sözcükler “gör­me, dokunma, işitme, tatma, koklama, duyularıyla algılanmaktadır.

Beş duyu organımızla algılayamadığımız varlıkları bildiren sözcüklere de "soyut anlamlı" sözcükler denir. Örneğin;

“sevgi, merhamet, özlem, acı, kin, saygı, karamsarlık, sıkıntı, hüzün, sevinç, ruh, akıl...“ gibi sözcükler de soyut sözcüklerdir.

Bir sözcük cümle içindeki kullanımına göre soyut ve somut anlam kazanabilir. Sözcükleri tek başlarına değerlendirerek soyut ya da somut olduğunu belirle­mek bazen yanlışlıklara sebep olabilir. Örneğin;

² "Akşamki yemek çok acıydı." cümlesinde "acı" söz­cüğü somut anlamlıdır. Dilimiz ile tadarak bu duyguyu algılarız. Fakat;

² "Annem çok acı günler geçirmiş." cümlesinde ise "acı" sözcüğü soyut anlamlıdır. Buradaki anlamı ancak gönlümüzle, hissimizle algılayabiliriz. Beş duyu orga­nımızdan hiçbiri bu durumu tespit edemez. Görüldüğü gibi "acı" sözcüğü kullanıldığı cümleye göre somut veya soyut anlam kazanabilmektedir.

L Örnek:

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “renkli” sözcüğü somut bir kavramı nitelemektedir?

A) Renkli kişiliğe sahip insanlarla karşılaştık

B) Kardeşim çok renkli düşüncelere sahiptir.

C) Bahçe renkli ampullerle aydınlatılmıştı.

D) Bu insanların yaşantılarının hepsi çok renkli.

(1999 – LGS)

J Çözüm:

Renkli sözcüğü, A’da “kişilik”, B’de “düşünce” sözcük­lerini nitelemiştir. Bu iki sözcük soyut anlamlıdır. D’de bir sözcüğü nitelememiştir. C’de ise renkli sözcüğü, somut olan “ampul” sözcüğünü nitelemiştir. Ampul beş duyu organımızla algılanılmaktadır.

Cevap C ‘dir.

YANSIMA SÖZCÜKLER

Doğadaki sesleri karşılayan sözcüklere yansıma sözcükler denir. Doğadaki canlı ve cansız varlıklar bir takım seslerin kaynağıdır. İşte bu sesler dilimize yansıma sözcüklerle aktarılır.

² “Sular şırıl şırıl akıyordu.”

² "Gök şiddetle gürledi.

² “Bir kuzu melemesi duydum.”

² “Arılar vızır vızır çalışıyor.”

² “Koca çınar büyük bir çatırtı ile devrildi.” cümle­lerdeki altı çizili sözcükler doğadaki seslerin dilimiz-deki karşılığıdır. Dolayısıyla bunlar yansıma söz­cüklerdir.

MYansıma sözcükler “kulak – duyma” ile ilgilidir. “Göz – görme” ile ilgili durumlar yansıma olmaz.

² Yıldızlar pırıl pırıldı o gece.”

² “Gözlerindeki ışıltı hiç bitmesin.”

² "Belindeki kılıcı ay gibi parlıyordu." cümlelerin­deki altı çizili sözcükler göze – görmeye hitap ettiği için yansıma değildir.

GENEL VE ÖZEL ANLAMLI SÖZCÜKLER

Dilimizdeki bazı sözcüklerin kapsamı dar, bazılarınınki de daha geniştir. Bazı sözcükler sadece bir varlığı veya durumu karşılar, kapsar. Bazıları da birden çok varlığı veya durumu kapsamaktadır. Bir varlığı kapsa­yan sözcüklere “özel anlamlı”, birden çok varlığı kap­sayan sözcüklere de “genel anlamlı” sözcükler denir. Örneğin;

² Petrol ürünlerinden benzine zam geldi.” cümle-sindeki “petrol” genel ”benzin” özel anlamlı söz­cüktür. Benzin, petrolün kapsamındadır. Aynı za­manda cümlede “genelden özele” doğru bir anlatım vardır.

² Alfabenin yirmi dördüncü harfi ‘t’dir.”

² Meyvelerden en çok elmayı severim.” bu cümle­ler de genelden özele anlatımlıdır. Şimdi özelden genele birkaç örnek verelim.

² Çocukluk günlerim ömrümün en güzel döne-midir.” cümlesinde ise “çocukluk”; “ömrün” bir dö­nemidir, yani ömrün kapsamındadır.

² Almanya bir Avrupa ülkesidir.” gibi...

L Örnek:

“Birey” ile “toplum” arasındaki anlamca ilişkinin bir ben-zeri aşağıdakilerden hangisinde vardır?

A) Asker – ordu B) İşçi – fabrika

C) Seyirci – sinema D) Öğrenci – okul

(1992 – DPY)

J Çözüm:

“Toplum” genel anlamlıdır. Mesela, Toplum, ”aile ve birey” sıralamasıyla genelden özele gidebiliriz. Aynı şekilde A’da “ordu” genel anlamlıdır. “Ordu-tümen-bölük-asker” şeklinde genelden özele gidebilir. Diğer şıklarda böyle bir anlam ilişkisi yoktur.

Cevap A’dır.

İKİLEMELER

Aralarında anlam ya da ses ilişkisi bulunan iki sözcükten oluşmuş söz öbeklerine ikileme denir. İkilemeler anlamı kuvvetlendirmek amacıyla oluşmuştur. Dilli­mizde çok sayıda ikilime bulunmaktadır. Değişik şekil­lerde ikilemeler kurulabilir. Örneğin;

² Eş anlamlı sözcüklerle:

“Etrafta ses seda kesildi.”

“Bu iş güç kuvvet gerektirir.”

² Zıt anlamlı sözcüklerle:

“Bu konudan az çok bende anlarım.”

“Araba ileri geri gidip durdu.”

² Aynı sözcüklerle:

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.”

“Çocuklar güzel güzel oynuyor.”

² Biri anlamlı sözcüklerle:

“Üzerinde yırtık pırtık bir ceket var.”

“Yanında kalem malem yok.”

² İkisi de anlamsız sözcüklerle:

Mırın kırın etme, düzgün konuş.”

Ivır zıvır ne varsa çantasına koydu.”

² Yansıma sözcüklerle:

“Çalılar çıtır çıtır kırılıyor.”

“Ormanda cıvıl cıvıl kuş sesleri.”

Mİkilemeler arasına virgül veya herhangi bir nok-talama işareti konmaz.

L Örnek:

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ikileme kullanılmamıştır?

A) Her gün tarlada, bahçede çalışıyor.

B) Gece gündüz durmadan okuyor.

C) İşine yetişmek için hızlı hızlı yürüdü.

D) Parkta ufak tefek bir adamla tanıştı.

(1996 – DPY)

J Çözüm:

B’de “ gece gündüz”, C’de “hızlı hızlı” D’de “ufak tefek” ikilemeleri vardır. A’da ikileme yok. “Tarlada, bahçede” ikileme değildir. Bunlar benzer anlamlı sözcüklerdir. Ayrıca ikilemelerin arasına (,) virgül konmaz.

Cevap A’dır.

L Örnek:

İkileme oluşturan bazı kalıplaşmış sözlerin yerleri de­ğiştirilemez.

Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcükler­den hangisinde bu kurala uyulmamıştır?

A) Olayı yarım yamalak anlattı.

B) Ufaklı irili bütün kavunları sattı.

C) Her şey ayen beyan gözümüzün önünde gerçek­leşti.

D) Okulunu ite kaka bitirdi.

(1998 – LGS)

J Çözüm:

A, B ve D şıklarında ikilemelerin sözcükleri değiştiril­meden kullanılmıştır. B'de ise aslen "irili ufaklı"olan ikileme "ufaklı irili" biçiminde değiştirilmiştir.

Cevap B'dir.

DOLAYLAMA

Bir sözcükle karşılayabileceğimiz bir varlığı veya kavramı birden çok sözcükle karşılamaya dolaylama denir. Dolaylama halk arasında genel kabul görmüş söz öbekleridir. Dolaylamalar anlatıma güzellik ve etkileyi­cilik katar. Şimdi belli başlı birkaç dolaylama örneği verelim;

Ormanlar kralı (aslan)

Aslan sütü (rakı)

Beyaz zehir (eroin)

Bacasız sanayi (turizm)

Yavru Vatan (Kıbrıs)

Türkiye’nin Kalbi (Ankara)

Meşin yuvarlak (top)

Kara elmas (kömür)

KİŞİLEŞTİRME (TEŞHİS) – KONUŞTURMA

(İNTAK)

Kişileştirme (teşhis), insan dışındaki varlıklara insanî özellikler kazandırma işidir; fakat bu varlıkları konuşturursak o zaman da konuşturma (intak) yapmış oluruz. O halde “teşhis, kişileştirme”, “intak da konuşturma”dır. Örneğin;

² “Ay bütün insanları selamladı.” cümlesinde “se­lamlama” işi insanlara ait bir özelliktir. Ay bu işi ya­pamaz. Sanatlı söyleyiş amacıyla, Ay’a böyle bir insani özelik yükleriz; bu kullanım “kişileştirme”ye örnektir.

² “Ay bütün insanlara seslendi: Merhaba!” cümle­sinde ise Ay, insanlar gibi konuşturulmuştur. Bu kullanımda intak'a bir örnektir. Bunlara ek olarak;

² “Yaşlı çınar dertli dertli düşünüyordu.” (Kişileş­tirme)

² “Kurt kuzuya: ‘Suyumu bulandırıyorsun!’ dedi.” (Konuşturma)

L Örnek:

Dallar mısra mısra, şair tez duyar,

Bahar nezle olsa hemen yaz duyar,

Çiçek kuşa dil öğretir, haz duyar,

Ulu isteklerde gezer gönlümüz...

Bu dörtlükteki “kişileştirmeler”, aşağıdakilerin han­gisinde bir arada verilmiştir?

A) Bahar, yaz, çiçek, kuş

B) Yaz, dallar, bahar, gönül

C) Kuş, şair, dil, bahar

D) Çiçek, dil, bahar, gönül

(2000 – OÖK)

J Çözüm:

Dörtlükte “bahar, yaz, çiçek, kuş” kişileştirilmiştir. Bun­ların insani özellikleri olamaz. Ama bunlara insana ait olan “nezle olma, dil öğretmek, haz duymak” duyma (işitme)” özellikleri verilmiştir.

Cevap A’dır.

BENZETME (Teşbih)

Anlatıma etkileyicilik kazandırmak amacıyla, aralarında benzerlik ilişkisi bulunan iki varlıktan birini bir yönüyle diğerine benzetme işine denir. Benzetmede, “kendisine benzetilen, benzeyen, benzetme yönü ve benzetme edatı” olmak üzere dört unsur vardır. Bu unsurların tamamını kullanarak yapılan benzetmelere “tam ben­zetme” denir. Örneğin;

² “Dağ gibi heybetli lider.” benzetmesinde;

Kendisine benzetilen: dağ

Benzeyen: lider

Benzetme yönü: heybetli

Benzetme edatı: gibi. Bir benzetmenin dört unsuru da kullanılmıştır. Dağın heybetinden faydalanılarak lidere etkileyicilik kazandırılmıştır.

Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz:

² “Aslan gibi güçlü askerler, herkesi büyülü­yordu.”

² “Tilki kadar kurnaz bu çocuk.”

² “Selvi boy” benzetmesinde ise, yalın bir kullanım vardır. Bunda “benzetme yönü ve benzetme edatı” kullanıl­mamıştır. Mesela; zeytin göz, çelik bilek, sırma saç gibi...

ABARTMA (Mübalağa)

Bir şeyi veya durumu olduğundan çok fazla ve az gösterme işine “abartma” denir. Duygular yoğunlaştırı­lır ve abartılır. Daha çok, övgüde ve yergide kullanılır. Örneğin;

² “Gözüm yaşı sel oldu.” cümlesinde, abartma yapıl­mıştır. Acıyı, üzüntüyü anlatırken, olmayacak bir durum ifade edilmiştir. Bu tarzla, çok fazla ağladığı anlatıl­maya çalışılmıştır. Ayrıca;

² “Bir of çeksem karşı ki dağlar yıkılır.”

² “Günlerce bir lokma bir şey yemedim.” gibi...

L Örnek:

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde abartmaya başvurul­mamıştır?

A) Bu uğurda bir etek para harcadık.

B) Ben gurbette değilim., gurbet benim içimde.

C) Çok acıktığımdan iki tabak yedim.

D) Feryadımı dağlar, taşlar duydu.

J Çözüm:

Abartma, bir durumu aşırı tanımlama, göstermektedir. A, B ve D şıklarında, düşünceler abartılmıştır. Sıra­sıyla, “bir etek para”, gurbet benim içimde, dağlar, taşlar duydu” söz grupları, sözün etki gücünü artırmak için böyle aşırı bir tarzla kullanılmıştır. C’de ise, normal olabilecek bir durum anlatılmaktadır.

Cevap C’dir.

DEYİMLER

Anlatıma akılcılık kazandırmak amacıyla, en az iki sözcükten oluşmuş, genellikle mecaz anlam taşıyan kalıplaşmış söz gruplarına “deyim” denir. Türkçe­miz­de çok sayıda deyim vardır. Deyimlerin başlıca özellikleri şunlardır:

² Deyimler kalıplaşmış sözlerdir.

“çantada keklik, göze girmek, kulak asmamak...”

² Deyimdeki sözcüklerin yerine başka sözcükler kullanılamaz.

“Ayıkla pirincin taşını” yerine “Ayıkla bulgurun taşını” diyemeyiz. Ya da, “pabucunu dama atmak” yerine “ayakkabısını dama atmak” biçiminde kulla­namayız.

² Deyimler genellikle mecaz anlamlıdır.

Burnunda tütmek: Çok özlemek.

İçi kan ağlamak: Çok üzülmek

² Bazı deyimler gerçek anlamlıdır.

Para ile değil sıra ile

İsmi var cismi yok

Kimi kimsesi yok

² Deyimler bir yargı bildirmez ve bir kural koymaz. Bu yönüyle deyimler atasözlerinden ayrılır. Deyimler sadece mevcut olan “durum”dan bahseder.

“Damlaya damlaya göl olur” (Tutumluluk önerisi, yargı var. Atasözüdür.)

“İnsanlarımız sadece boğaz kavgası yapıyor.” (Ge­çim sıkıntısı, yaşanan bir durum anlatılmış. Yargı, öneri, kural yok, deyimdir.)

L Örnek:

“Güç yetmez gibi görünen zor, ağır işleri ba­şarmak” anlamına gelen deyim aşağıdakilerden han­gisidir?

A) Dağlar dayanmaz.

B) Dağları devirmek

C) Dağlara taşlara

D) Dağlara düşmek

(1997 – FL – AÖL)

J Çözüm:

“Dağlar dayanmaz” deyimi çok güçlü ve becerikli olmak, “Dağlara taşlara” deyimi her yere, “Dağlara düşmek” kendini dağıtmak, deli olmak anlamındadır. “Dağları devirmek” büyük ağır işler başarmak anla­mında kullanılmıştır.

Cevap B’dir.

L Örnek:

Aşağıdaki mısraların hangisinde deyim kullanılmamıştır?

A) Laf ürettik, attık tuttuk durmadan.

B) Evrendeki maviye hayat vereceksiniz.

C) Kirletip bu çevreyi bıraktık size.

D) Verip hep birlikte el ele.

(1993 – FL)

J Çözüm:

A’da “atıp tutmak”, B’de “hayat vermek”, D’de “el ele vermek” deyimleri kullanılmıştır. C’de ise herhangi bir deyim yoktur.

Cevap C’dir.

L Örnek:

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim yerinde kulla­nılmamıştır?

A) Bu güzel haberinle yüreğime su serptin.

B) O sorunu çözmek için sen de az kafa patlatmadın.

C) Ödevini yapmak için ipe un seriyor.

D) Şu anda başım kalabalık sonra geliniz.

(1994 – DPY)

J Çözüm:

Yerinde kullanılmayan deyim, cümleye anlam bakı­mından uymayan deyim demektir. Cümlelere bu açı­dan bakarsak C’de “ipe un sermek” deyiminin yanlış kullanıldığını anlarız. “Bir işi yapmamak için bahane bulmak, o işi uzatmak” anlamında olan deyim; “ödevini yapmak için” olumlu ifadesiyle çelişmektedir. Bu ifade “ödevini yapmamak için” biçiminde olsaydı deyim cümleye uygun olurdu. Diğer cümlelerdeki deyimler ise yerinde kullanılmıştır.

Cevap C’dir.

ATASÖZLERİ

Atasözleri, bir toplumun yüzyıllar boyunca edindiği deneyimleri ifade eden; kural koyan, öğüt veren kalıp­laşmış sözlerdir.

Atasözleri özlü sözlerdir. Bir cümle niteliğinde olan bu sözler, çok geniş ve derin anlamlar içerir.

² Atasözlerinin büyük bir kısmı mecaz anlamlıdır. Atasözlerinin içinde geçen doğaya ait sözcükler atasözünün mecaz anlamlı olduğuna dair birer ipuçlarıdır. Örne­ğin;

“Tavşan dağa küsmüş dağın haberi yok.” sözüyle asıl anlatılmak istenen; “çeşitli yönlerden küçük bir insanın, kendisinden daha üstün olan birisine darılması, tavır koyması; buna karşılık o insanın bundan haberinin bile olmaması” dır. Mecaz anlamlı bir atasözüdür. Birkaç örnek daha verelim:

“Yuvarlanan taş yosun tutmaz.”

“İtle yatan pireyle kalkar”

“Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.”

² Bazı atasözleri de gerçek anlamlıdır. Örneğin;

“Dost ile ye iç; alış veriş etme.”

“Bugünün işini yarına bırakma.”

“Her şeyin yenisi, dostun eskisi.”

² Atasözleri deyimler gibi kalıplaşmış sözlerdir. Bunun için sözcüklerinin yerleri değiştirilemez. Sözcüklerinin yerine eş ya da yakın anlamlıları kullanılamaz. Örne­ğin;

“Korkunun ecele faydası yoktur.” atasözündeki “ecele” sözcüğü yerine “ölüme” sözcüğü kullanılamaz.

² Atasözleri halkın ortak (anonim) eseridir. Atasözlerinin söyleyeni bilinmez. Söyleyeni bilinen özlü sözlere “öz­deyiş” denir. Örneğin;

“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” (Ziya Paşa)

“Vakit nakittir.” (Napolyon)

“Bilgi, insanı kuşkudan; iyilik, acı çekmekten; karar­lılık, korkudan kurtarır.” (Konfüçyüs)

Deyim ve atasözleri ile ilgili, daha çok anlam yönünden soru gelmektedir. Dolayısıyla bu sorularda hatayı azaltmak için çok sayıda deyim ve atasözü bilmek; karşılaştığımız deyim ve atasözleri üzerinde düşünmek zorundayız.

L Örnek:

Aşağıdaki atasözlerinden hangisi iş ve çalışma ile ilgili bir atasözü değildir?

A) Yatanın yürüyene borcu var.

B) İşleyen demir pas tutmaz.

C) Gezen tilki yatan aslandan yeğdir.

D) Az ateş çok odunu yakar.

(1998 – MSL)

J Çözüm:

A, B ve C‘deki atasözleri “iş ve çalışma” ile ilgilidir. “az ateş çok odunu yakar” atasözü ise “küçük tehlikelerin dahi önemsenmesi ve dikkate alınması gerektiği” ile ilgili olarak verilmiştir.

Cevap D’dir.

L Örnek:

Aşağıdakilerden hangisi, “Altın yere düşmekle pul olmaz.” atasözünün anlamına en uygundur?

A) Değerli insanın hiçbir yerde kıymeti azalmaz.

B) İyi huylu insandan kötülük gelmez

C) Dışı temiz olanın içi de temiz olur

D) Şerefli, temiz insana hiç kimse leke süremez.

(1994 – AÖL)

J Çözüm:

Altın değerli bir madendir. Pul ise daha değersiz ve işe yaramaz şeyler için kullanılmaktadır. “Altın yere düş­mekle pul olmaz” atasözü “Değerli insanın hiçbir yerde kıymeti azalmaz.” sözüyle aynı anlamdadır. Altın her yerde aynı değerdedir. Değerli insanda her çevrede kıymetini korur.

Cevap A’dır.

L Örnek:

Aşağıdaki atasözlerinden hangisi, “açıkça bilinen şey­ler için yol göstericiye ihtiyaç yoktur.” anlamına gelir?

A) Gün doğmadan neler doğar.

B) Görünen köy kılavuz istemez.

C) Sora sora Bağdat bulunur.

D) Araba devrilince yol gösteren çok olur.

(1993 – EML)

J Çözüm:

A’daki atasözü, “Bir olumsuzluk karşısında ümidin kesilmemesi gerektiğini, çok kısa sürede çok farklı fırsatla­rın çıkabileceğini” anlatmaktadır. C’deki, “Bir inan bir şeyi bulmayı ya da bir işi başarmayı isterse, bir şekilde bunu gerçekleştirir.” anlamındadır. D’de ise “İş bittikten sonra, çözüm öneren çok insanın olacağını,” belirtir. B’de ise atasözü, soru kökündeki düşünceyi anlatır.

Cevap B’dir.

L Örnek:

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur.” atasözünün anlamını içermez?

A) Sen her zaman demez misin huylu huyundan vaz­geçmez diye.

B) Can çıkmadan huy çıkar mı?

C) Büyükler sütle giren huyun, canla çıkacağını bo­şuna söylememişler.

D) Ben sana huyunu bilmediğin kişilere güvenme demez miydim?

J Çözüm:

Soru kökünde verilen atasözü “huyun hiçbir zaman değişmeyeceğini ve değiştirilemeyeceğini” vurgula­maktadır. Bu anlam A, B ve C seçeneklerinde bulun­maktadır. Fakat D seçeneğinde aynı şey söz konusu değildir. Bu cümle “tanımadığımız ve huyunu bilmediğimiz insanlarla, arkadaşlık etmememiz gerek­tiğini” anlatmaktadır.

Cevap D’dir.




1- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "yakmak" sözcüğü gerçek anlamıyla kullanılmıştır?

A) Şirketin kurallarına uymayanı yakarım, habe­riniz olsun.

B) Herife bir tokat atamadığına yandı durdu günlerce.

C) Vaktinde otobüse yetişemeyen yolcuların bi­leti yanar.

D) Sevgi'nin dikkatsizliği, bu sefer evin yanma­sına sebep oldu.

2- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "perde" söz­cüğü mecaz anlamıyla kullanılmıştır?

A) Evimizin tüm perdelerini yıkayıp ütüledim.

B) Duvarın önüne çekilen tahta perdeye yapıştı­rılmış ilana bakıyordu.

C) Bu sözü duyunca gözlerimdeki perde kalkı­verdi.

D) Tiyatroculukta en çok sevdiğim işler, perde arkasındaki işlerdir.

3- "Acı" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde "somut anlamda" kullanılmıştır?

A) Acısız hiçbir yemeği yiyemiyorum.

B) Acı günler, tatlı günler derken, yaş yetmişi buldu.

C) Yaptığı ihaneti düşünmek bana hâlâ acı veri­yor.

D) Başkasını bırak da sen önce kendine acı.

4- Aşağıdakilerden hangisi deyimdir?

A) İtle yatan pireyle kalkar.

B) Atı alan Üsküdar'ı geçti.

C) Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü.

D) Ağrısız baş mezarda gerek.

5- "Yaş" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde farklı anlamda kullanılmıştır?

A) Yaş ilerledikçe, insan hayata daha farklı bak­masını öğreniyor.

B) O, insanların yaşına başına bakmadan on­lara saygı duyardı.

C) Yaşımı bahane ederek, üzerine düşen işler­den hep kaçıyor.

D) Elemanlarımızdan birçoğunu yetiştirdik, bu yaşa getirdik.

6- Su akar güldür güldür

Mendilim dolu güldür.

Yeri göğü yaratan

Bir gün de beni güldür.

Dörtlüğünde geçen "güldür" sözcükleri için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Mecaz B) Anlamdaş

C) Zıt anlamlı D) Sesteş

7- I. Tuttuğumuz balıkları o gün tekrar denize

bıraktık.

II. Siz gelinceye kadar ben bu yaramazı

tutarım.

III. Eğer bu kar tutarsa, yolda kaldık

demektir.

IV. Şans eseri onun söyledikleri benim

ifademi tuttu.

Yukarıdaki cümlelerde geçen "tutmak" söz­cüğü kaç farklı anlamda kullanılmıştır?

A) 1 B) 2 C) 3 D) 4

8- Aşağıdaki sözcüklerden en dar kapsamlı olanı hangisidir?

A) Canlı B) İnsan C) Kız D) Çocuk

9- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim kullanıl­mamıştır?

A) Oralar pek belli olmaz, sen yine de tetikte bulun.

B) Eğlenmek için, her şeye rağmen ıslıkla bir şarkı tutturdu.

C) Bu hiç bana benzemiyor, şapkasız resim bul­mak gerek.

D) Eline geçen son parayı da oğluna sermaye yapacaktı.

10- "Sekmek" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangi­sinde "bir cisme çarparak yön değiştirmek" anlamında kullanılmıştır?

A) Ufacık topu sektirmekten büyük zevk alı­yordu çocuk.

B) Yağmur gibi yağan mermiler sağa sola seki­yordu.

C) Upuzun o yolu sekerek bitirmeğe çalışı­yordu.

D) İri kayalar üzerinden sekerek atlıyordu.

11- Aşağıdaki atasözlerinden hangisi mecazlı bir söyleyişe sahip değildir?

A) Aslan yattığı yerden belli olur.

B) Akılsız başın ceremesini ayaklar çeker.

C) Erkek koyun kasap dükkanına yakışır.

D) Her şeyin yenisi, dostun eskisi.

12- "Oynamak" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde "Bütün rolleri tek başına oyna­mıştı." anlamıyla kullanılmıştır?

A) Bu akşam televizyonda hangi film oynuyor?

B) Kocaman adamla oynamaya utanmıyor mu­sun?

C) Çocuklar çimlerin üzerinde ne de güzel oynu­yorlar.

D) Oynadığı son oyunda çok da başarılı ol­muştu.

13- 1. Tepesi atmak

2. Gözü almamak

3. Ateş püskürmek

4. Gözü dönmek

5. Ateşle oynamak

Yukarıdaki deyimlerin hangilerinde "kızgınlık, sinir" söz konusudur?

A) 1. 3. 4 B) 2. 3. 5

C) 1. 3. 5 D) 1. 4. 5

14- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "keskin" sözcüğü "soyut bir kavramı" nitelemektedir?

A) Keskin gözleriyle bir subayı andırıyordu.

B) Haliç'in o keskin kokusu insanı bayıltıyor.

C) Keskin soğuk burnunun ucunu donduru­yordu.

D) O keskin fikirlerini kendine sakla.

15- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, cümlede kullanılan deyimin açıklaması yoktur?

A) Sahanın etrafında dönüp duruyor, tur atı­yordu.

B) Şarkıya ayaklarını vurarak eşlik ediyor, tempo tutuyordu.

C) Son yazısını da, temize çekti, düzenleyerek yazdı.

D) Denizde boğulma taklidi yapan çocuk va­puru telaşa verdi.

16- Doğadaki sesleri dilimize aktaran sözcüklere yansıma sözcükler denir.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yansıma sözcük kullanılmıştır?

A) Ormanda, kuşların ötüşü tam bir orkestrayı andırıyordu.

B) Arıların vızıltısı insana çalışma azmi veriyor.

C) Odadan birden bire bir bağrışma duyuldu.

D) Dışarıda kedi - köpek sesleri birbirine karış­mıştı.

17- I. Ağzını açıp, gözünü yummak

II. Ağzı sıkı olmamak

III. Ağzından çıkanı kulağı duymamak

IV. Ağzında bakla ıslanmamak

Yukarıdaki deyimlerden hangi ikisi anlamca en yakındır?

A) 1 - 2 B) 2 - 4

C) 1 - 3 D) 3 - 4

18- Bir sözcüğün zıt anlamı ile olumsuz anlamı farklıdır. Olumsuzluk eklerle yapılır.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, bir sözcü­ğün hem zıt hem de olumsuz anlamı kulla­nılmıştır?

A) Akıllı insanları, akılsız insanlar deli eder.

B) Sakladığı parayı bulamayınca dışarı çıka­madı.

C) Güzel gözleri çirkin yüzüne hiç ya­kışmıyordu.

D) Az çoktan değil; çok azdan mey­dana gelir.

19- Aşağıdaki sözcüklerden hangisinin eş seslisi yoktur?

A) Soy B) Kız

C) Dal D) Kir

20- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ikileme cüm­leye "pekiştirme" anlamı katmıştır?

A) Dolap dolap elbisesi olmasına rağmen hâlâ şık giyinemiyor.

B) O gece, çamurlu yolu bata çıka zorla aştık.

C) Gece gündüz gayret edip işlerin tamamını ye­tiştirdi.

D) Hızlı hızlı geçiyordu kapımızın önünden her akşam.




1- I. Her şeye rağmen bu işin sonunu getire-

ceğim

II. Çok uğraştı ama sonunda istediklerin elde etti.

III. Neredeyse sözlerimi yanlış anlayacaktı.

IV. Ne olursa olsun beni bu yolda yalnız

bırakma.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangi­lerinde altı çizili sözcük grupları, aynı an­lamda kullanılmıştır?

A) I - II B) I - II C) I - IV D) II - III

2- Aşağıdaki sözcük çiftlerinden hangisi "eşan­lamlı" değildir?

A) Yaş - ıslak B) Serin - ılık

C) Uzak - ırak D) Kafa - baş

3- "Kalın, kara, geniş, sıkı, siyah" sözcüklerin­den ikisinin karşıtı olan sözcük aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dar B) Beyaz

C) Seyrek D) İnce

4- I. Bir koltuğa uzanarak saatlerce geçmişimi

düşünürdüm.

II. Evde biraz uzanıp dinlenmezsen hastalanabilirsin.

III. Öğleden sonra Şişli'den Beyoğlu'na kadar uzandım.

IV. Uzanamadığımız çoğu şeylere murdar deriz.

Yukarıdaki cümlelerde geçen "uzanmak" sözcüğü kaç farklı anlamda kullanılmıştır?

A) 1 B) 2 C) 3 D) 4

5- Aşağıdaki atasözlerinden hangisi mecazlı bir anlatıma sahip değildir?

A) Atılan ok geri dönmez.

B) Bugünün işini yarına bırakma.

C) Kaynayan kazan, kapak tutmaz.

D) Akacak kan damarda durmaz.

6- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde somutken mecazlaşarak soyut hale gelmiş bir sözcük var­dır?

A) İlim yumuşak huylulukla birleşirse derinliğe ulaşır.

B) Okunanlar yaşlıları değil, gençleri değiştirir.

C) Deyimlerde mecazlı anlatımlara ve benzet­melere sıkça rastlanır.

D) Hayatın her yerinde merhametli insanlara ihti­yaç vardır.

7- Aşağıdaki cümlelerde geçen deyimlerden han­gisi cümlenin anlamına uygun düşmemiştir?

A) Yeni eleman çok becerikli, bunların da üste­sinden gelir.

B) Yeni aldığın o kırmızı gömlekte gözüm kaldı doğrusu.

C) Onun, işi yokuşa sürmekten başka bildiği yok.

D) Onu çok iyi tanıyorum, gözüm bir yerden ısırı­yor.

8- "O iyi bir sporcu, iyi bir yazar üstelik sanat sever bir adamdı." cümlesinde "üstelik" sözcüğü ye­rine aşağıdaki sözcük çiftlerinden her ikisi de uyum sağlar?

A) Hatta - sözüm ona

B) Hem de - ayrıca

C) Sözüm ona - hem de

D) Hem de - fakat

9- Aşağıdaki deyimlerden hangisi konusu bakımın­dan diğerlerinden farklıdır?

A) Burnunda tütmek B) Canı çekmek

C) Hevesine düşmek D) Canı istemek

10- "Adım" sözcüğü aşağıdakilerin hangisinde "hamle, girişim" anlamında kullanılmıştır?

A) Bana doğru ağır adımlarla yaklaştı.

B) Başarı için doğru adım atmışsın.

C) Yürürken uygun adıma bir türlü geçemedik.

D) Adım adım hedefine doğru yaklaşıyorum.

11- "Birbirimizi boş tesellilerle aldatmanın anlamı yok." cümlesindeki "boş" sözcüğü aşağıda­kilerin hangisinde bu anlamıyla kullanılmış­tır?

A) Babam, kuvvetli bir darbe yemiş gibi, boş gözlerle bakakaldı.

B) Hep beraber, boş kalan kompartımana yer­leştik.

C) Bugün akşama kadar boşum, istediğin vakit gelebilirsin.

D) Yıllardır boş sözlerle beni oyalamayı başar­dın.

12- "Ağacın uzanmış filizlerini bir bir çırptı."

Cümlesindeki "çırpmak" sözcüğünün anlamı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Hafifçe temizlemek

B) Fazlalıklarını kesmek

C) Kesik kesik silkelemek

D) Sağa sola savurmak

13- "Ev - oda" sözcükleri arasında anlamsal ve mantıksal bir ilişki vardır.

Buna benzer bir örnek aşağıdakilerden han­gisi olamaz?

A) Şehir - cadde B) Ağız - dil

C) Cep - anahtar D) Okul - sınıf

14- Aşağıdaki sözcük çiftlerinden hangisi, anlam ilişkisi bakımından diğerlerinden farklıdır?

A) Temizlik - Kirlilik B) Güzellik - Çirkinlik

C) Enli - Geniş D) Yumuşak - Sert

15- Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcükler­den hangisi terim değildir?

A) Yazın alanında, ne yazık ki, dünya çapında bir isim çıkaramadık.

B) Dünya, gezegenler arasında en farklı olanı­dır.

C) Halk şiirlerinde kafiye esastır.

D) Sarı saçlarından yansıyan ışık göz kamaştırı­yordu.

16- Aşağıdaki cümlelerden hangisinde "olmak" sözcüğü ötekilerden farklı anlamda kullanılmış­tır?

A) Bugün beni de aramış olmalı.

B) Kapıdan az önce çıkmış olmalı.

C) Malatya'ya bahar gelmiş olmalı.

D) Geldiğimde temizlik bitmiş olmalı.

17- "Bir iş olacağına varır." anlamına gelen ata­sözü aşağıdakilerden hangisidir?

A) Baykuşun kısmeti ayağına gelir.

B) Denize düşen yılana sarılır.

C) Akacak kan damarda durmaz.

D) Son pişmanlık fayda vermez.

18- Aşağıdaki ikilemelerden hangisi yakın anlamlı sözcüklerden oluşmuştur?

A) Aşağı yukarı beş yaşlarında bir çocuğu vardı.

B) Onun sevilmeyen yönü, saçma sapan ko­nuşmalarıdır.

C) Ivır zıvır ne bulduysa cebine doldurdu.

D) Zavallının elinde mal mülk adına bir şey kal­mamıştı.

19- Bazen, bir yer adı söylenerek, orada yaşayanlar kastedilebilir. Bu da bir çeşit mecaz kullanımdır.

Aşağıdakilerden hangisi buna örnek olabi­lir?

A) Kasaba, olayın nedenlerine bakmadan tepki gösterdi.

B) Orhan Pamuk'u okumayı hep sevmişimdir.

C) Ne zaman Mozart'ı dinlesem mutlu oluyo­rum.

Onun ayağına gitmek, onuruma dokunu­

Hiç yorum yok: